ELMA, BIÇAK
YUSUF GÖKBAKAN
…
Tarih düşürdüm gözlerini mısralara;
Kibirsizdim,
Dipsiz rüyalara yeltendim bu yüzden hoyratça,
En dingin kuytularda yıllandı yitmişliğim,
Ruh ve kolera…
Kenetlendim peyder pey aylaklığıma
Dolambaçlı yollara vura vura kendimi
Bir hasret vakti,
Gel aklını bırak saf kuyularıma.
Zindanımda bul aydınlığını aşkın.
Elma, bıçak ve doğranmış parmaklar
Vaciptir gayrı hülyanın katli.
İç çekişler, içlenmeler… fezayı aşkın.
Arınmak diyelim ister buna,
Bir buzulun daldasında;
İster damlamak erim erim,
Bir çöle sızmak gibi;
Seherde serap, serapta vaha gibi.
Öd toplayalım sonra,
Diz çök dizlerime,
Ayaklarıma kapan şaşkın şaşkın,
Bakışlarım dudakların olsun hani,
Beni öp saçlarımdan,
Kırağı dadanmadan.
Dirliğimiz olsun elverdiği kadar,
Bir düzlemde
Gecikmiş birliğimiz.
Biraz sen ben ol işte,
Ben sen olayım tamamen.
Kursağımızda kalmasın mutluluk velhasıl,
Yazgımıza yer etsin,
Bir vuslat vakti,
Hamisi olmak lazım aşkın.