Bazı ağustoslar bitmez bir türlü
İstesen de istemesen de,
Ama eylüller yirmi üçünden sonra…
En darbeli haberi almışsındır yaşanmışlığında
Kırk haramiden biri
Bu kantoya girmemi istememiştir,
Çalmıştır kavelyemi burnu en büyük olanı,
Yazımı bir çöp kutusunda buruşuk bulmuştur bir diğeri
Her ayın otuz üçünde …
Ayaklarımda keten çorap,
Ayaklarıma kazık bağlamış olmalı,
İçlerinden bir aylak,
Aşındırırarak umut artığı yazgımı.
Bir aylık bilet koçanı zımbalanmıştır romantik filmlerin
Ekimlere gitmemin bir anlamı yok diye
İnandırmış ve şartlanmıştır beni, sen hıçkıran sahneler
İkna edilmeye elverişli olur zaten şairler mevzu aşk olunca
Fırçacık , sırçacık!
***
Bozkıra bu rayları kim döşemiş ola ki!
Bu taştan istasyon da neyin nesi?
Birikmişlikler ve birikintiler vardır bu tarz istasyonlarda
Marta kadar.
Tiyatronun torlak ve obur sahnesi bu son dönemeçte
Yitip gitmiştir raylarda,
E 2 nolu vagonda…
Çökmüştür kubbesi
İstasyonun yanıbaşındaki hayali katedralin.
Sağda solda renkli cam parçaları…
Parçalara yansımaktadır sonra ,
Kış yanığına hazırlanan ,
Ansızın yaşlanan sureti,
Aşk kırıklığı içindeki bir gencin.
Hüzün güzellemesi başlayabilir artık, alesta!
Bu depresif resitalin;
Yapraklarının savrukluğu eylülün
/ bir de sarılığı /
Sıkıştırılmışken tıka basa bavula…
Gizli bölmesinde alveles ve sertralin…
YUSUF GÖKBAKAN