Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
17°C
İstanbul
17°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

DARI, ARIKOVANI VE MEHTAP

DARI, ARIKOVANI VE MEHTAP
16 Ağustos 2023 21:38
255
A+
A-

Altmışlı yıllardı. Dağdaki evimizde henüz bir lüks lambamız yoktu. Sabah ezanında tütün kırmaya gider, sıcak bastırınca eve getirip dizer, akşamüzeri yine göz görene kadar tütün kırardık. Kırsaldaki mütevazı yaşantımızda sıradan bir lüks lambası bile, bize lükstü demek ki. Yeterli aydınlatma aracımız olmadığı için de geceleri çalışmazdık. Dolunay olan birkaç gece hariç.

Bazen gökte dolunay olduğunda, akşam yemeğimizi yedikten sonra hep beraber harman yerine giderdik. Ay ışığında kimimiz, daha önce diplerinden kesilerek harmana getirilmiş olan darı saplarının koçanlarını ayırırken kimimiz de bu darı koçanlarının yaprak şeklindeki kabuklarını soyardık. Hayvan yiyeceği olarak kullanılan soyulmuş bu kabuklara darı kavuzu denirdi. Biraz sonra elindeki kocaman bir demlik çay ile annemiz de bize katılırdı. Herkesin birbirini çok net göremediği böyle loş bir ortamda, konuşkan ve hoşsohbet bir kadın olan annemiz bize öyküler, masallar anlatır, babamız son günlerde duyduğu güzel bir fıkra ile biz çocukları güldürür, bencileyin sesi güzel olanlar da güzel bir türkü ile ortama renk katarlardı.

Darı soyarken en sevdiğimiz şeylerden birisi de kardeşlerimizle “Loplak” oynamaktı. Bir kardeşimizle loplak oynamak için bağdaşırdık. İlk siyah taneli darı koçanını bulan rakibine bir loplak atmış olurdu. Sürpriz yumurta gibi kavuzlarla sıkı sıkıya kapatılmış olan darı koçanlarının arasından, nadiren de olsa siyah renkli taneleri olan koçanlar çıkardı. Bazen de hepimiz birden loplak oynardık. Siyah taneli darı koçanını bulmak için herkes birbiriyle yarışır, darı soyma işlemi beklenenden daha kısa sürerdi. Darı soyma işlemi bitince, kavuzlarından ayrılmış darı koçanlarını bir çulun üzerinde kurumaya bırakırdık. Bazen bu kuruma işlemi bir sonraki dolunaya kadar devam ederdi.

Benim hatırlamadığım zamanlarda babamın birkaç kovan arısı varmış. Çocukları çoğalıp tuz torbası iyice ağırlaşınca, para kazanmaktan ziyade hobisel bir iş olan arıcılığı bırakmış. Onun henüz kaldırıp atmadığı, içi boş bir meşe ağacının gövdesinden yapılmış yuvarlak yekpare bir arı kovanı vardı. Bu doğal kovanın ön ve arka deliklerine kalın çam ağacı kabuklarından yuvarlak kapaklar yapılır, kenarları boyunca çamurla sıvanırdı. Sadece ön taraftaki kapağın en altında arıların girip çıkması için bir delik bırakılırdı. Arılar bu kovanın içerisine önce petekleri yerleştirirler, sonra bu petekler üzerinde ürerler bahar aylarında da bu petekleri bal ile doldururlardı.

Babam, artık çam kabuklarından kapakları olmayan silindir şeklindeki bu arı kovanını harman yerine getirir, bir çulun üzerine diklemesine yerleştirirdi. Çulun zarar görmemesi için de kovanın altına düz bir kayrak taşı koyardı. Daha sonra güneşte iyice kurumuş darı koçanlarını üstten içerisine doldurur, uzunca bir kalasla yukarıdan aşağıya vurarak darı koçanlarını döverdi. Kalası aşağıya doğru her indirdiğinde “Hıh… hıh… hıh…” diye sesler çıkarır, yoruldukça bu “Hıh… hıh…” sesleri daha da gür çıkardı.

Bu işlemin sonunda kovanı kaldırır, dövülmüş darı koçanları ve darılar çulun üzerine yayılırdı. Elbette darı tanelerinin bazıları hala koçanların üzerinde kalmış olurdu. Biz çocuklar da, dede dişleri gibi üzerinde tek tük darı tanelerini kalmış bu darı koçanlarını, önümüze koyduğumuz pütürlü bir kaya taşına sürterek tamamının dökülmesini sağlamaya çalışırdık. Ay ışığında şarkı, türkü, fıkra, öykü, masal fasılları bu işlem sırasında da olurdu.

Darının mısır olduğunu aslında hepimiz bilirdik. Ama bizim oralarda darıya “Darı” denirdi. Biz harman yerinde mehtaba çıkar, ailecek darı soyardık. Ay şavkında yapılan bu darı soyma ve sürtme işleri kırsalda geçen tek düze yaşamımızın en güzel renklerinden birisiydi. Bizim için bir nevi hasat bayramıydı.

Sevgilerimle…

Necati KüçüK

( Az Efe )

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.