Yattığım yastık başucumda taşım
Kesilirse bir gün kaşık attığım aşım
Gideli değil yanımda sağolsun başım
Hani çocukluğum, şimdi nerde yaşım ?
…
Beyaz kelebekler pervane olmuş, ak ışığa
Elim titrek,,varmıyor benim olmayan kaşığa
Kaşığım kırılsın, kem bakarsam hak aşığa
Çocukluğum küsmüş baş konduğum yastığa
…
Nenemin kırk yamalı hırkası vardı ya hatırımda
Dedemin bastonu kırık, bir ayak yürür yanımda
Okul yolları çamur, küçüğüm ben,kaç yaşım da?
Hani çocukluğum, akıl mı kaldı ya,akil başımda
….
Hepsini unutmak istiyorum şimdi, hey hat !
Çocukluğumu yaşayamadan geçti şu hayat
Sana taze görünen her şey, bana göre bayat
Dizlerimin çözülmüş bağı, yok derman,takat
Kulağımda çocukluğumdan kalma bir feryat
….
Benden önce yıkılsın istemem, şu koca hane
Dileğimdir Hak’tan, dileğim tek bu , yegâne
Bak, ecel kapımı çalar durur, açayım mı Anne ?
Kilit vursam ardına, gelir yine,bulur bi bahane
Delik ceplerimde olmadı bayram harçlığım
İki kaşığım varsa, kırıldı el ilinde bir kaşığım
Gecem kara, günüm kara, söndü her ışığım
Elimdekine ne , ben kırılan kaşığa bile aşığım
…..
Solmasın diye sulandı çiçekler, abdest suyuna
Dört kardeş uyurduk, hasır üstü koyun,koyuna
Yün yoganın pireleri cirit atardı, boylu boyuna
Ne kaldı hatırda ,şimdi herkes gitti kendi yoluna
….
Sayfalar dolusu yazılmış bu yaşanan anılar
Maziye dönüş yokken, kim bilir, kim hatırlar
Yorgun düşmüş can ,takatsiz bir yaşlı ihtiyar
İki nefes soluklandığı yerde fragmanı başlar
…
Maziye değil özlem, kayıp geçmişimi anıyorum
Eskilerdeki güzelliği, güzel insanlarını arıyorum
Bir sohbette,pür dikkat nasihatte kayboluyorum
Nasihatsiz tende can ile şimdi ne işe yarıyorum
…..
Su ile sönmüyor gönül yangınım, vuslat gerek
Dolanıyorum dört bir yanı, dost, dost diyerek
Kapına gelse şu garip bencileyin, hak bilerek
Görsen, bilsen hâli, ne akıl kalmış, ne de bellek
Dolanıyorum kapı, kapı, vefalı dost dost diyerek
….
Bak ! Geçti gitti gençlik çağım,
Saçım ağarmış, şimdi kel başım,
Hazır, kefenim ile mezar taşım
Yanı başımda , benim arkadaşım…
…
Yakup SİLAY