Seninle güzel coşkulu bir geceydi her şeyden dem vurmuştuk Önce yemeklerin tadından tuzundan baharatından başlamıştık Yudumlarken çayın deminden renginden kokusundan çıkmıştık Nefes almayı bile unutmuştuk arada bir olsa da soluklanmıştık Çileği kirazı kavunu irdelemiştik tadından bahsedip durmuştuk İçinde bir tek ikimizin olduğu renkli düşler hayaller kurmuştuk Sözlerimizin içi sevgi doluydu...
Devletin işler kötü gidiyor. Kötü giden devletin işleri bulanıktır. Ne tarafta olduğu ve ne kadar doğru olduğu seçilemiyor. Seçilmeyen; bizi yönetenlerin aksettirdiği boyun eğmesi… Boyun eğmekten usanmadık mı? Kaç asır oldu kendimizi hasta zannedip ameliyat masasına yatırmaktan bıkmadık mı? Kendimiz olmaktan ve kendimiz gibi mücadele etmekten kaçıyoruz. Bağımsızlığımız tehlikelerle doludur...
Biraz nefes alalım Beton dikme ağaç dik Önce insan olalım Beton dikme ağaç dik *** Doğanın kanunu bu Aslında mesele şu Ne güzel nimettir su Beton dikme ağaç dik *** Böyle mi buyurdu hak Kuraklık kapıda bak Bunlar bize müstahak Beton dikme ağaç dik *** Böyle buyurur atan Düzelsin artık...
Her alanda “marka”ların hüküm sürdüğü bir zamandayız. Mağaza vitrin ve raflarında nesnelerden çok marka satılıyor. Kıyafet almak isteyenler için marka önem taşıyor. Yiyecek, içecek, beyaz eşya, mobilya, cep telefonu, aklınıza ne geliyorsa, hepsi, çok iyi ve özel oldukları için değil, marka oldukları, piyasada isim yaptıkları için alınıyor. Aynı durum, arkadaş...
BEN BİR KAPLUMBAĞA AYAĞIYIM Ben bir kaplumbağa ayağıyım. Diğer üç ayağa hiçbir zaman değmeyen Kaplumbağalar dört uzvundan hiçbiri birbirine değmeyen tek yaratık Bundandır belki Onun ayağına takılan steplerin çiçek tozu Hep çiçek tozu olarak kalır Kirlenmez başka ayakların tozuyla Bir düş de olsa öylece kalır kaplumbağanın ayağında Toz Yani turab...
Öyle bir fırtına vardı ki, ağaçların dalları bir inip bir kalkarak, denize selam veriyorlar gibi görünüyordu, manzarayı izlediği evinin penceresinden. Yağmur ha yağdı, ha yağacaktı. Ellerinde şemsiyeleriyle sokakta olan insanlar, koşuşup durmaktaydılar oradan oraya. Kediler bile, sığınacak bir yer arıyorlardı kendilerine. Bulutlar kapkara olmuş, birazdan başlayacak yağmurun habercisi gibi sıralarının...