

Geldiğimiz hayatın başrolü mü olmak istersiniz, yoksa figüranı mı?
Bu tamamen sizin elinizde. “Nasıl olacak?” dediğinizi duyar gibiyim.
Önce kendinize bir karakter seçin. Ne olmak istiyorsunuz?
Binlerce insanın hayatına dokunan bir doktor mu?
Yüzlerce evi şekillendiren bir mimar mı?
Yoksa sahnede herkesin hayranlıkla izlediği bir başrol mü?
Bunlar sadece birkaçı…
Düşünsenize, siz gittikten sonra bile o evlerde insanlar yaşamaya devam edecek.
Hayat verdiğiniz insanlar belki başka canlara el uzatacak.
En küçük örneği bir sokak hayvanını sahiplenmek bile bir izdir bu hayatta.
Kemal Sunal’dan örnek vermek istiyorum. Arkasında öyle kocaman bir gülüş bıraktı ki…
Bugün hâlâ filmlerini izlerken yüzümüzde istemsiz bir tebessüm oluşuyor.
İşte bu yüzden yaşamak sadece nefes almak değil;
Kendimize ve hayatın her alanına anlam katmak, bıraktığımız izdir.
Herkes bir yarış içinde…
Koşuyor ama nereye gittiğini bilmeden.
Telefonların ekranlarında kaybolmuş insanlar görüyorum;
Kendi sesini bile duyamayan, ne istediğini unutan, hep bir adım geride kalan…
Ama bazen durup kendine sormalı insan:
“Ben kimim? Ne olmak istiyorum?”
Ben de bu soruyu kendime defalarca sordum.
“Yapamazsın, edemezsin”lerle başladığım bu yolculukta
ben sadece kendi iç sesime kulak verdim.
Ne istiyorum? Ne olmak istiyorum?
Bunları kendime sormaktan hiç vazgeçmedim.
Ve en önemlisi, kendime inandım.
Başarmak kolay olmadı. Dikip dikip söktüğüm, gece yarılarına kadar gözlerim kapanana kadar çalıştığım
günler oldu.
Bazen uykumdan, bazen zamanımdan, bazen hayatımdan bir şeyler verdim ama hayallerimden
vazgeçmedim.
Başarılı insanların hayatına baktığımda, kimisi sabah beşte başlıyor, kimisi her gün saatlerce çalışıyor. Görüyorum ki başarı çoğunlukla çok çalışmaktan geçiyor, ama sadece çalışmak yeterli değil; doğru
noktada durmak, doğru adımı atmak da sizi ileriye taşıyor.
Cesaretle attığım her adım beni hayallerime biraz daha yaklaştırdı.
Belki o adımı atmasaydim bu yolculuğa başlamayacaktım inançla, azimle, tutkuyla atılmıştı.
Her biri beni biraz daha ileriye taşıdı.
Bu yüzden hep söylüyorum:
Siz siz olun, hayallerinizden vazgeçmeyin.
Cesaretle attığınız her adım, sizi ileriye götürür.
Başarının anahtarı belki kulağa klasik gelebilir ama gerçekten çok çalışmak, azmetmek ve inanmak…
Yarışınız hep kendinizle olsun.
Benim yarışım da hep kendimleydi.
Kimseyle kıyaslamadım, kimsenin çizdiği yoldan yürümedim.
Kendi yolumu kendi ellerimle çizdim.
Etrafımdaki insanlara bazen şunu soruyorum:
“Bir hayaliniz var mı?”
Çoğundan aldığım cevap genellikle şu oluyor.
“Çocuklarımın büyümesi… Meslek sahibi olmaları…”
Ama kendileri için bir hayali yok.
Ya da bazen “Bu saatten sonra artık olmaz” diyorlar.
Ama o saatte bile bir fırsat vardır, her zaman bir yolu vardır. Hayal kurmadan önce sınır koyuyor hayal
kurmak ruhu besler.
Zaman geçtikçe anladım ki insan öldükten sonra geriye sadece bıraktığı iz kalıyor.
Bazen bir gülüş, bazen bir iyilik, bazen de yaptığı bir iş…
Kimin olduğun değil, neye dokunduğun, neyi değiştirdiğin, nasıl hatırlandığın önemli.
Ve sonunda şunu anladım:
Hayatın başrolünü seçmek, aslında kendini seçmektir.
Bir karakter yaratmak değil, kendi gerçek karakterini bulmaktır.
Ne yaparsak yapalım, bırakacağımız iz bize yakışsın.
Sona İnak