Gidemem Git Desen Bile Gönül limanına demir atmışım Çıkmadan gidemem git desen bile Sana yüreğimi saray yapmışım Sökmeden gidemem git desen bile Ben sırtımı bir tek sana yasladım Gizli,gizli gözlerimi ısladım Sevginin sert duvarına tosladım Yıkmadan gidemem git desen bile Bir kuru dereyim sensiz akamam Sen akar suyum ol, oluruz...
” C E Y L A N I M “ Yine UZAKLARDAN, duydum sesini Dağlaramı TUTSAK, kaldın ceylanım ? Boranlıdır DAĞLAR ! Mevsim kışını Saklamışlar bugün, sana CEYLANIM Avcılar izinde seni, vuracaklar bak Yetişemem sana, yerin çok uzak Sözümü dinle benim, inadı bırak Üzme beni ne olur, gel be ceylanım...
BEN MUSTAFA ZERGUL DAHA ÖLMEMIŞEM Bir Haziran günü. Kargala bataklığının tekmil sinekleri, yaban domuzları, çakalları ve diğer tüm canlılarını, sarı sıcağın ‘Ceft’ kazanı misali ovayı kaynattığı, toprakta sıcağın ılgıt ılgıt yılan dili gibi kayalıkları yaladığı sessizliğin tek hükümran olduğu bir gündü. Sabri Koca güneşte yanmış bacaklarını kendisi gibi düşünceli eşeğinden...
Dağı taşı dolaşırım Dertlerimle savaşırım, Özlemin ne büyük yara Özleminle savaşırım . Kara gözler üzüm üzüm Yokmu hasretine çözüm, Görmüyor başkasın gözüm Hayalinle savaşırım. Gidemiyom bu ellerden Geçemiyom boz sellerden, Sorarım ben yad ellerden Sensizlikle savaşırım. Yüreğimde derin yara Koyma beni ahu zara, Açsan yürek defterimi İçi baştan başa kara....