Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
18°C
İstanbul
18°C
Hafif Yağmurlu
Pazartesi Hafif Yağmurlu
18°C
Salı Yağmurlu
14°C
Çarşamba Hafif Yağmurlu
12°C
Perşembe Hafif Yağmurlu
11°C

AH SİHAM-I KAZA

3 Mart 2023 22:16
567
A+
A-

AH SİHAM-I KAZA
—————-

Ali Rıza Navruz
^^
“Gökten nazire indi siham-ı kazasına
Nef’i diliyle uğradı hakkın belasına”

Edebiyatımızda lafını esirgemeyen bir şair grubu var mıdır diye sorsalar, derim ki: “Grup mudur bilemem ama değişik çağlarda yaşayan bu türden şairlerimiz vardır. Mesela; Rıza Tevfik, Şair Eşref, Ruhsati, Dertli, Nabi, Pir Sultan, Necatî vs.” Nef’i öyle sanıyorum ki, bunlardan da önce hatırlanması gereken şairimizdir. Çünkü Edebiyatımızda övgü dersek (fahriye) O akla gelir. Yergi dersek (hiciv) yine O… Kuleli Askeri Lisesinin Edebiyat Hocası Tahir Olgun da Nef’i’yi değerlendirirken onun şiirlerindeki muhtevayı “övünmek, övmek ve sövmek” kelimeleriyle veciz bir şekilde özetlemiştir. Yani övdükleri göklere çıkmış, yerdikleri ise yerin dibine batmıştır. Bu işin ortası mı? Kesinlikle yoktur.

17.Yüzyılda yaşamış taşralı (Hasankale/Erzurum) bir divan şairimizdir. Asıl adı Ömer’dir. Mührüne de bu ismi kazıtmıştır. Onun ilk mahlası “Zarrî’dir (zararlı). Daha sonraları Erzurum defterdarı olan Gelibolulu Müverrih Ali, Onun şiirlerini görmüş, beğenmiş ve o zaman bu genç şaire Nef’i “yararlı” mahlasını vermiştir…
Nef’i Dört padişahın saltanatına şahit olmuş bir sivri dildir. Kendisine çok güvenen biri olduğu için de övünmesini pek sever. Öyle ki yazdığı kasidelerde kendisini öven bölüm neredeyse kasidenin en uzun bölümü olur. Hatta kendisini Ömer Hayyam’dan, Hafız’dan daha üstün görür. Tabi ki bunun adı ukalalık değil özgüvendir bana göre.

Edebiyatımızda Fuzuli olsun, Nâbi olsun fazlaca eser vermiş şairlerdir. Bunların tersi olarak, az eser veren şairlerimiz de vardır. Mesela Şeyh Galip, Nedim gibi. İşte Nef’i de bu gruba girer. Öncekiler eserlerinin fazlaca olması ile tanınır, bunlar ise tarzları ile daha çok ön plandadırlar. Nef’i’nin Türkçe Divan, Farsça Divan, Siham-ı Kaza ve Tuhfetü’l Uşşak olmak üzere dört eseri vardır…

İnsanların genelde “korktukları başına gelir” derler. Nef’i’nin korkmadığı başına gelmiş; kendisi 4.Murat tarafından boğdurularak katledilmiştir. Rivayet edilir ki boğularak idamından önce bir odada Harem Ağasıyla dertleşiyorlarmış. Harem Ağası şairimize der ki: “Gel şu Bayram Paşa’dan özür dile. Onun padişah üzerinde etkisi büyüktür, affını sağlayabilir. Şimdi şurada sen ifade et ben de özür mektubunu yazayım.” Harem Ağası elinde kalem, kâğıda yaklaşırken kâğıt üzerine mürekkep damlar kazaen. Nef’i’nin çenesi durur mu bu noktada. Hemen lafı yapıştırmış Harem Ağasına: “Efendim mübarek teriniz damladı…” Harem Ağası zenci imiş, bu söze alınır ve der ki: “Ne halin varsa gör!..” Bu olaydan kısa bir süre sonra da idam edilir. Kaza Okları’nın şairinin sonu böyle mi olmalıydı? İşte bu kadar sivri ama tatlı dilli bir insan, üstelik bu kadar cesur bir insan yaşamalıydı, yaşatılmalıydı bence. Onun boğularak öldürülmesinden sonra zamanın şairlerinden birisi onu şöylece yerer: ”Gökten nazire indi Sihâm-i Kazasına/ Nef’i diliyle uğradı Hakk’ın belâsına…”

Bayram değil seyran değil, Bu Nef’i de nerden çıktı şimdi diyeceksiniz. Ölüm tarihleri bazı kişiler için hem bayramdır, hem de seyran dostlar. Dördüncü Murat Nef’i’yi sarayın odunluğunda boğdurup cesedini denize attırdığında tarih 27 OCAK 1635 idi… Bu sene (2020 yılı itibariyle) onun ölümünün 385. Yılıdır. Gecikmeli de olsa, ondan bahsetmekteki amacım bu gün ona rahmet dilemek/diletmek ve onu unutturmamaktır. Allah’ın rahmeti üzerine olsun!

Buhûrizâde Mustafa Itri Efendi şairimiz Nef’i’nin lâf olmayan aşağıdaki eşsiz eserini Segâh makamında bestelemiştir. Alâeddin Yavaşça ve de Zeki Müren de en güzel şekilde seslendirmişlerdir. Ben de şairin şiirlerinden örnek olsun diye bu güzel gazeli buraya almak istedim. Hatta aldım bile…
“Tûtî-i mu’cize-gûyem ne desem lâf değil
Çerh ile söyleşemem âyînesi sâf değil.””
Ehl-i dildir diyemem sînesi sâf olmayana
Ehl-i dil birbirini bilmemek insâf değil.”

 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.