ey!hazan saçlı yar sen aklıma düşünce sarar beni gri renkli akşamlar ard arda devrilir şarap dolu bardaklar aralıksız tüter küf dolu sigaralar çalar gramofondan kürdili hicazkar şarkılar (…)
Ben anladım, sen anladın, o anlasın Mesajımız net bizim, herkes dinlesin Haykıralım onun adını, heryer inlesin Bugün Atatürkü, yazmak istedim Deftere KALEME sığarmı SANDIN Hitabeye KELAMA sığarmı SANDIN Ben ona İNANDIM ona güvendim Bugün Atatürkümü yazmak istedim Ne sayfalara sığarsın, ne satırlara Bu vatan azizdir bìze ! Senden hatıra Ne...
Ömür bir yerlerden tanıyorum sanki seni Basmahaneden mi yoksa kaleden mi Bir duvarın dibinde ıslak köpeğinle Yarısı tükenmiş şarap şişen elinde *** Altınızda ıslak bir karton kirli çorabın Saç sakal küsmüşken berbere Üstelik dermanın da kalmamış yürümeye Ah be ömür hep sürünüyorsun yerler de *** Tanıdım ..tanıdım .Seni görmüştüm şaraphanede...
Senden başka kimsenin olmadığı bir ormanda açıyorsun gözlerini. Altında sert mi sert bir döşek, üstünde odanın köşesinden geceden kalan yağmurun damlalarını akıtmakta olan ahşap tavan. Mavi renkli eski perdesi azıcık sıyrık, yarım açık ahşap pencerenin ardında tüm ihtişamıyla güneş görünüyor. Doğuş yoluna az evvel çıkmış, üzerine doğduğu herkese gülücükler saçıyor....
Mutluluğu, sevdayı, sende tattım ilk defa. Seni sevdim güzelim, gözlerime, bak sana. Açıver yüreğini, kalbinde, yer bulayım. Sana alan aşkımı, şarkılara yazayım. Yenilir sevdama, deli gururum. Ben seni görmeden, nasıl dururum. Yokluğun önümde, koca bir uçurum. Kıyarım, bu cana, ecel olurum. Öyle bir ateşki, söyle dinermi. Toprağa girmeden, sevdam bitermi....
Bizim çocukluğumuzda öyle “Ramazan geliyor ya da bayram geliyor çarşıdan baklavalık böreklik un alınacak” gibi şeyler olmazdı. Tarlamıza havran (Havrani) buğdayı eker, çay kenarındaki koca değirmende öğütür, un ile yapılan bütün yiyeceklerde kepekli havran buğdayı unu kullanırdık. Annem meldini yere serer, su değirmeninde öğütülmüş buğday ununu onun üzerinde elerdi. Eleğin...
Öyle bir fırtına vardı ki, ağaçların dalları bir inip bir kalkarak, denize selam veriyorlar gibi görünüyordu, manzarayı izlediği evinin penceresinden. Yağmur ha yağdı, ha yağacaktı. Ellerinde şemsiyeleriyle sokakta olan insanlar, koşuşup durmaktaydılar oradan oraya. Kediler bile, sığınacak bir yer arıyorlardı kendilerine. Bulutlar kapkara olmuş, birazdan başlayacak yağmurun habercisi gibi sıralarının...