ey!hazan saçlı yar sen aklıma düşünce sarar beni gri renkli akşamlar ard arda devrilir şarap dolu bardaklar aralıksız tüter küf dolu sigaralar çalar gramofondan kürdili hicazkar şarkılar (…)
Kan ile sulamış bu toprakları atalarHer bir karışta kan var şehitler varÖzümüzü bilmesek bu bayrak niye var Söyle arkadaş söyle bu vatan niye var Her gelen koltuk sevdası sırt sevdası İnin üzerimizden arkadaş neyın savaşıHizmet diye kala kala kaldı kulak arkasıSöyle arkadaş söyle bu neyinn kavgası Oy ala bilmek için...
Olası taş mezar. Sevmenin iskeleti. Jaluzili pencerenden görülmekte açık seçik, Ziftli sandal yolculuğu sonsuzluğa. Eflatun balkonundan gülüşün eşlik edecek Billur bakışlı bir şairin son mısralarına. Açılır bir kapı elbet kapanırken diğeri Benden önce kapı kaçar karanlığın on ikisine. Siyah pantolonlu çocuklar bakar kapı aralığından Yamaları umut dikili . Yırtıklarımı gizlercesine....
Ali Rıza Navruz Bir sanatçı için en can sıkıcı durum nedir bilir misiniz? Her halde öldükten sonra “badem gözlü” olmaları. Ölmeden önce kör idiler demek istemiyorum yanlış anlaşılmasın konu. Yani bir sanatçının hayatta iken değer görmemesi, ürettiklerinin ise yeterince kâale alınmamasıdır. Böyle sanatçılar hayatta iken ne ekonomik açıdan rahat olurlar,...
Bir düğünde tanıştıkHavadan sudan konuştukGelinle damada bakarakAynı hayali kurmuştuk.Hatırlar mısın Önce bakışlarımız buluştuSonra ellerimiz tutuştuİki gönül arasındaDuygulardan bir köprü oluştuHatırlar mısın Sana hatıra bir kolye almıştımİçine resimlerimizi yapıştırmıştımEllerimle boynu takmıştımGülerek yüzüme bakmıştınÖperek ayrılmıştın.Hala o kolyeyi saklar mısın Sen sahile çağırmıştınKoluma saat takmıştınBeni hatırla demiştinUnutmamamı istemiştinNe oldu o sevgiye o ilgiyeFeryat...
Gökyüzünden Bir yıldız kaydı; Adı ‘KONCA’…! Bir yaz günüydü; ‘ON ALTI TEMMUZ’, Sene ‘BİN DOKUZ YÜZ DOKSAN SEKİZ’… Vakit akşamüstü… Kopardılar yuvasından, O şehr-i Mersin’den; Yanındayken birlikte eşiyle, ‘KARANLIĞIN KALLEŞ BEKÇİLERİ’, Âniden, İvedilikle, Hiç beklemeden…! Apansızın koptu/kopartıldı aramızdan, ‘SAF BİR GÜL-GONCA’…! Henüz çiçeği burnunda, Yaş ‘OTUZ SEKİZ’…! Aldılar o ‘GONCA’yı...