Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Çok Bulutlu
10°C
İstanbul
10°C
Çok Bulutlu
Pazartesi Az Bulutlu
11°C
Salı Parçalı Bulutlu
11°C
Çarşamba Az Bulutlu
13°C
Perşembe Az Bulutlu
15°C

DÜŞÜNEN VATANDAŞ

DÜŞÜNEN VATANDAŞ
21 Ekim 2022 23:48
384
A+
A-

Memleketimde düşünenler gittikçe azaldı. Gün geçtikçe azaldıkça da azaldı… Peki düşünenler ne sunuyor? Sunulan düşüncelerle ilgilenen de yok… Ben de düşünüyor ve düşüncelerimi sunuyorum ama benim düşüncelerimle de ilgilenen yok. Belki bir avuç şeker fırlatsam kapmak için koşanlar olacaktır. Aslında süzülmüş ve tadına doymuş düşünceler sunuyorum ama kimse farkında değil. Farkında olmadıkları için düşüncenin tadını bilen de yok. Evet, yurdumda herkes değişti. Yazar değişti, okuyucu değişti. Amenna, değişmek zorundayız. Ama değişim bir takaddüm olmalı derken, geride mirastan kalanları da unutmamak gerekir. Çünkü geçmişin mirası bir avuç toprak parçası değildir. Bu miras süzülerek damıtılmış bir özün özüdür. Genişletsek hem geçmişin özünü, hem de önümüzdeki takaddüme açılan yolu genişletmek… Ama trajedimiz genişleme yerine daralan yollarla hep geride kalmaktır. Ne yazık ki hepimiz yarı yoldayız.

Halbuki bir zamanlar iyi vasıflarımızla biz de vardık. Biz de dünya haritasındaydık. Ve haritada en göz önünde olanıydık. Bizi tanıyanlar çocuklarını ninnilerimizle uyuturlardı. Bu ninniler ne korkutucuydu ne de dehşetleriydi. Tek kelime ile bize duydukları sevgiydi. Bu sevgi hala bazı coğrafyalarda hayat hikayemiz olarak dilden dile dolaşılarak anlatılır. Ama ne var ki tuzaklarla bizi medeniyetten kopardılar. Büyük devletin ideallerinden koparanlar, küçük devletin arka odalarında bizi tekrar diriltmeye kalktı. Ve diriltme yabancı hafiyelerin gözetiminde akmaya başlıyordu. Konuştuklarımız ve düşüncelerimiz bizden önce yabancı ajanların sansüründen geçiyordu. Kimse onların izni olmadan ne düşünebilir, ne de konuşabilir… Tarihimizin kökleri kesilirken, çocuklarımızı bizden uzak tutarak, kuşaklar arası irtibatı da kestiler. Ve çocuklarımız yeni öğrendikleriyle kafeste kuş olup, yabancıların kafeslerine doğru uçuyorlar. Çünkü çocuklarımız bize değil, başkalarına taklit ettirilmeye zorlanmakta… Başkalarını taklit muhabbeti başını alıp giderken, çocuklarımız bizim değil de başkalarının orijinali oluyorlar. Açıkçası masumiyetimizi facialarıyla bize ödetiyorlar.

Masumken, tutukladılar olmadı, işkenceye tabi tutular olmadı, en sonunda bizi ölüme mahkum ettiler. Ama ölmekle de bitmiyorduk ki…

Ibrahim Ayğırcı

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.