Çocukluğu biz yaşadık
Dere kıyılarında
Kumdan kaleler yaptık
Gemiler inşa ettik
Karpuz kabuğundan
Söğüt dalı atımız, ayçiçeği sapları
Kılıcıydı savaşımızın
Çocukluğu biz yaşadık
Şeytan uçurtmaları yaptık
Beyaz defter kağıdından
Salardık mavilere
Özgürlük kuşlarıydı göğümüzün
Saklambaç, körebe, köşekapmaca,
Yakan top, çelik çomak…
Bir parçasıydı oyunumuzun
En heyecanlısı da “develi tıp” oyunuydu
Gelişmiş sokakların caddelerinde
Yürürken
Çocuğun biri “develi tıp” diye bağırınca
Tüm çocuklar, asfalta mıhlanırdı
Herkes susardı
Biri konuşur, hareket ederse
Çocuklar yaradana sığınıp
Beline beline vururlardı, zaman akardı
Ve saatlerce bu oyun sürüp giderdi
En sevdiğim oyunların biri de “uzun eşek” ti
Sayımdan sonra, ebe olan üç beş çocuk
Birbirinin ardınca bir duvarın önüne eğilip
Sıralandı
Biz yel gibi gelip bu kara kaçanların sırtına
Binerdik
Avucumuzun birinde mavi bir boncuk olurdu
Öndeki karakaçan hangi avucumuzda olduğunu
Bilirse karakaçanlar kurtulurdu
Ve bu oyun gece yarısına kadar sürüp giderdi
Annelerimiz çağırıncaya kadar
Ah, çocukluk günleri
Unutmadım o güzel günleri
Bir elimizde kuru ekmek
Bir elimizde domates, salatalık
En iyi yiyeceğiydi günümüzün
Ve ben şimdi süslü camlar ardından
Yağmurlu gözlerimle bakıyorum
Dündeki yoksul çocukluğuma
Çocuk gülüşleri geliyor aklıma
Ah, keşke dündeki çocuk olsaydım…
Erdoğan Cihan