Fotoğraflarına her bakışımda ayazda kalmışım gibi titrer gönül telim Ömrümce senden başkasına değmeyecektir ne yüreğim ne de elim Yaşadıkça senin gönül dağında deli deli esip duracaktır sevda yelim Her yerde kuraklık hakim olsa da gönül ovanı basacaktır sevgi selim Ey kainattaki en güzel kadın sevgili inan ki ben seni ömürlük...
Bir zamanlar çocuktuk. Ve çocukça hayaller kurardık. Hayallerimizle insanlığın kurtarıcı rolünü oynardık. Oyunumuzla hepimiz kurtuluşu arıyorduk. Kurtuluş için adeta hepimiz iyilik meleği idik. Saf ve dürüst hayallerle gözde büyütülen kurtarıcı kahramanlar oluyorduk. Daha doğrusu; ulaşılmayana karşı ancak hayallerle ulaşabiliyorduk. Daha dürüst olmak gerekiyorsa, kurtarmak bizim için kurtarış vasiyeti olmaktaydı. Vasiyet...
“”” Ali Rıza Navruz “Bir kitap yürekten gelmişse, ancak o zaman başka yüreklere ulaşabilir.” Çoğu insanımız, hayatı sadece yiyip, içip, uyumaktan ibaret zannediyor. Hatta var oluşun anlamını biraz daha ileri götürerek Ziya Paşa diliyle bakın nasıl özetliyor: “İç bade güzel sev var ise akl ü şuurun/ Dünya var imiş, yâ...
Elinden, Bir tek oyuncağı alınmış; Öksüz bir çocuk, Oldun mu hiç? Minnacık yuvası, Ufacık Yağmur selinden; Döne döne, Bir o yana Bir bu yana giden, Garip bir kuş?… Dilinden, Ağıdı Türküsü, Hoyratı alınmış; Bilmesin Söylemesin, Hele ki hiç konuşmasın; Yazmasın Çizmesin istenen, Bir sessiz çoğunluk Oldun mu?… Dalından, Hiç yoktan...
Düşündüm kaleme aldım her şeyiBen kendi yazgımı yazamıyorum.Ekonomik engel bağlar keseyiKendi vatanımda gezemiyorum. Çocuklarım isteklerle geliyorYoksulluk kesenin dibin deliyorBazen hanım bile isyan ediyorHaklısın diyorum kızamıyorum. Devlet memuruyum rüşvet alamamŞahsıma da yakışmıyor çalamamBu dar gelir ile mutlu olamamİşte bu nedenle gülemiyorum. Mağdur’i hiç kurtulmadı darlıktanZengin övünç duyar iken varlıktanBir yer verirler...