Altmışlı yıllardı. Çocuktuk. Ege kırsalında yaşıyorduk. Tarlamızın kenarlarında meşe ormanları ve daha ilerisinde kızılçam ormanları vardı. Okulların tatil olduğu yaz aylarında tarlamızın kenarlarındaki bu meşe ormanlarında koyun ya da kuzu güderdik. Koyunlar yerde buldukları otlarla ve meşe yapraklarıyla karınlarını doyururken bizim de gözlerimiz hep meşe ağaçlarının üzerinde olurdu. Çünkü yaprakların arasına gizlenmiş bilye ya da küçük boyutlu bir ceviz büyüklüğündeki meşe mazılarını arardık. Yani bir nevi mazı avcılığı yapardık.
Gürz gibi üzerinde minik minik pütürler bulunan bu yuvarlak kozalaklar bahar ve yaz aylarında yeşil, sonbahara doğru da kuruyarak açık kahverengine dönüşürlerdi. Meşe mazısı ya da kısaca mazı denilen bu kozalaklar çalıların üzerinde nadiren bulunurlardı. Nadir bulunan her şey gibi de değerli olurlardı. En azından biz mazı avcıları için. Bazen de koyunları ağıla kapattıktan sonra yaz sıcağı falan dinlemez, öğle saatlerinde özel olarak mazı toplamaya giderdik. Yılların tecrübesiyle çok mazı veren ağaçları önceden bilirdik. Tıpkı mantar biteği gibi o ağaçlar da bizim mazı biteklerimizdi. Tabi biz onlara mazı biteği demez, mazı çalısı derdik. Mazı çalılarımızı kimselere çaktırmadan tek başımıza ziyaret eder, ceplerimizi mazıyla doldurur gelirdik.
Yaz boyunca topladığımız mazılarımızı bez keselerin içerisinde özenle muhafaza eder, mevsimi sona erince de babamız pazara giderken ona verirdik. Babamız, ilaç ve boya sanayinde kullanılan bu mazıları ilçedeki aktarlara satar paralarımızı ayrı ayrı bez keselerin içerisinde bize getirirdi. Biz üç erkek kardeş emek ve kazanç ilişkisini ilk kez bu şekilde tanımıştık. Böylece, emek verirsek para kazanabileceğimizi öğrenmiştik.
Çocuklarına emek vermeden de para kazanmayı öğreten babalar var mıdır? Emek vermeden de para kazanılır mı, onu bilemem. Bildiğim şey aradan elli yıldan fazla bir zaman geçmiş olmasına rağmen o gündür bu gündür terazinin emek kefesi hep daha ağır basmakta, nedense kazanç kefesi ise hep havada kalmaktadır. Belki de elli yıl önce bizim ilk kez öğrendiğimiz şey aslında sonu “izim” ile biten ekonomik bir sistemdir.
Herkesin emeğini karşılığını aldığı, mutlu ve müreffeh yarınlarda görüşmek ümidiyle.
Sevgilerimle
Necati KüçüK
( Az Efe )