Nelerden vazgeçtik biz hayatlarımızda? Ne heveslerimiz ne hayallerimiz vardı oysa. Daha küçücük çocukken oynadığımız sokaklarda mı kaldı umutlarımız? Bir sokak kedisi misali kimse sahip çıkmadı mı onlara?
Pırıl pırıl gözlerimiz vardı her şeyden önce, gülünce güller açan yüzlerimiz. Elimiz ayağımız toza toprağa bulansa da, tertemiz coşkun akan kanla dolu yüreklerimiz vardı bizim. Kime çaldırdık hayallerimizi farkında olmadan? Kim aldı elimizden çocukluğumuzu, biz arkamıza dönüp bakmaya bile fırsat bulamadan?
“Her yaşın bir güzelliği var” diyorlar azizim, bence koca bir yalan, ya da bir avuntu. Hızla geçip giden zamana acıyla baktığımız bir serzeniş, akılda kalan.
İnsan hangi yaşında bir çocuk kadar saf ve temiz olabilir ki? Kirlenmiş dünyanın esiri olmadan yaşayabilmek, öyle kolay şey değil. Sevgisizliğe, hoşgörüsüzlüğe, adaletsizliğe ve onca çirkinliğe katlanabilmek, çocukların ve çocuk kalmış yüreklerin işi.
Şimdi öyle kolay değil, hayatın üst üste konmuş yüklerini dokuz kiremit oynar gibi havası kaçmış bir topla vurup, sevinçten havalara uçabilmek. Üzerimize atılan bombalar gibi, adı üzerinde “yakan toplar” bu sefer fena can yakıyorlar. Üstümüz başımız kirlendiğinde ağlayan bizler, kötülükten kapkara olmuş yüreklerle savaşıyoruz.
Ahh işte! Demem o ki azizim;
Bir çocuğun gözünden bakabilsek dünyaya.
Keşke tek derdimiz elimizden alınan şekerlerimizin acısı olsa. Ağlasak da, her zaman bilsek, bu yaralar “annem öpünce geçer” desek hiç aklımızdan çıkmasa…
Seçkin Eroler Avcı 30.05.2022