Kaynak İzmir Kültür ve Sanat Fabrikası Alsancak Konak İzmir
Sappho (M.Ö. 630-560)
Hellen yazımının en ünlü ve en çok eleştirilen ozanı olan Sappho Lesbos Adası’nda, olasılıkla Eresos’ta, yaklaşık M.Ö. 630 sıralarında doğdu. O da yurttaşı ve çağdaşı Alkaios gila soylu bir aileden geldiği ve Tyran Pittakos’un yürüttüğü demokrasi hareketine karşı çıkoğ için bir süre yurt dışında oturmak zorunda kalmıştır. M.Õ. 603-595 tarihleri arasında Sicilya’da geçirdiği bu yılların dışındaki yaşamını yine Lesbos’ta sürdürdü.
Sappho Midilli’de (Mytilene’de) çeşitli yerlerden, adalardan ve Anadolu’dan, sözgelimi Miletos’tan gelen genç kızlara Aphrodite onuruna kurduğu okulda dans ve müzik öğretirdi İlginç davranışları olan kadın ozan büyük beğeni kazanan ezgilerini genellikle, öğrencileri evlenip okuldan ayrıldıkları sırada düzenlediği raks ve müzik şölenlerinde kendi adını taşıyan sapphik vezni ile ve 7 telli lyra eşliğinde Aiol lehçesi ile okurdu.
Foça’da ve Çandarlı’da gün ışığına çıkardığımız M.Ö. 6. yüzyılın başlarında, yani Sappho’nun yaşadığı ve okulunu idare ettiği dönemde yapılmış vazolarda resimleri görülen. burunlarının ucu kalkık, Aiol kökenli genç kızlar (Resim 220) da belki Sappho’nun öğren-cileri idiler. Nitekim Foçalı kızların saçlarını sıkı tutan süsleyici ögelerle bezeli diademler ozanın bir şiirinde öğrencilerine önerdiği ve ayrıca aşağıya aldığımız dizelerinde söz ettiği saç çelengini anımsatmaktadırlar (Akurgal, The Birth of Greek Art, s. 214).
Sappho’nun kendi öğrencileri ile ilgili olarak yazdığı melos’tan bir bölümü Suad Baydur’un yaptığı çeviriden (Hellen-Latin Eskiçağ Bilgisi, İstanbul 1948, s. 35) okuyalım ve ünlü ozanın zarif üslubunun tadına varalım:
“… hiç yalansız, ölsem daha iyiydi. Ayrılırken hıçkıra hıçkıra bana şunları söyle di: ‘Ah Sappho, ne üzücü şey bizler için. Inan olsun senden istemiye istemiye ayrı-lıyorum. Ona şöyle cevap verdim: Güle güle git, beni hatırından çıkartma. Biliyor-sun sana nasıl baktığımızı. Bilmiyorsan sana hatırlatmak isterim. Ne neşeli, ne güzel günler geçirdiğimizin farkında değilsin. Güllerden, menekşelerden örülmüş birçok çelenklerle saçlarını süsledin. Kır çiçeklerinden yapılmış dizileri yumuşak gerdanına doladın. Güzel kokulu yağlar süründün, yumuşak sedirler üzerine uza-nip dinlendin…”
Lesboslu ozan tam olarak günümüze değin korunmuş olan şiirinde derin hayranlık duyduğu Aphrodite’ye aşk ve bağlılık dolu bir özlemle seslenir:
“… Altın tahtı ölümsüz Aphrodite, ey Zeus’un oyun düzen kızı, yalvarırım sana! Utanç ve ağır acılarla, ey ulu, kırma benim gururumu…” (Suad Baydur, Hellen Çağ bilgisi, s.35).
326
Gazeteci Yazar Araştırmacı
Gezgin Nuri Özmut