Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
24°C
İstanbul
24°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Çok Bulutlu
25°C
Cumartesi Çok Bulutlu
25°C
Pazar Çok Bulutlu
18°C
Pazartesi Yağmurlu
7°C

Biz Kafesin İçinde, Kafes Bizim İçimizde

Biz Kafesin İçinde, Kafes Bizim İçimizde
8 Şubat 2025 16:19
16
A+
A-

Giden bir kere gidiyor, geride kalan bin kere.

Her ayrılık, her kaybediş ve her ölüm yüreğimize saplanıp, orada kök salıyor. Biz nereye, o yürek acısı da oraya… Arada bir, kafesimizin içinden kafamızı uzatıp, gökyüzünü gördüğümüzde özgür olduğumuzu düşünsek de, sevgisiz toplumlarda yaşayan her insan bir kafesin içinde ve her kafes bir insanın içinde.

1 kişi ve şunu diyen bir yazı 'Biz kafesin içinde, kafes bizim içimizde. tamerdursun 新片部' görseli olabilir

Tamer Dursun

Bir ara, ikizlerimiz Pia Ömrüm ile Ekin Dost’un ısrarlarına dayanamayıp, eve küçük, simsiyah, şirin bir tavşan almıştık. Bizimkiler tavşanın adını ”Zeytin” koydular. Birlikte çok güzel vakit geçirseler de, bir zaman sonra bizim Zeytin büyüdü ve bakımı zorlaştı. Güzel havalarda terasa çıkıp rahat etse de, geceleri ve kış ayları kafeste kalmak zorundaydı ama artık kafeslere de sığmamaya başlamıştı. Baktık ki, olacak gibi değil, Zeytin’e, başka tavşanların da olduğu, kocaman bir çiftlikte yer bulduk. Bu çözüm onun için en iyisiydi ama bu ayrılığı çocuklara çocuklara nasıl söyleyecektik? En sonunda, Aysel’le beraber, çocukları karşımıza oturtup bir konuşma yaptık.

”Çocuklar, Zeytin uzun zamandır bizimle beraber ve hepimiz onu çok seviyoruz, ilgileniyoruz, onunla oyunlar oynuyoruz. Elbette, onun da bizimle iyi zaman geçirdiğine inanıyoruz ama Zeytin bu evde, bize rağmen, yine de yalnız. Çünkü arkadaşları yok, kardeşleri, annesi ve babası yok. Bunun için, düşündük taşındık ve sabahtan akşama özgürce gezebileceği ve arkadaşlarıyla vakit geçirebileceği bir çiftliğe gitmesinin daha doğru olacağına karar verdik. Ayrıca, belki orada anne ve babasını bile bulabilir…Zeytin onları çok özlemiştir…Elbette, sizin görüşünüz de önemli. Ne dersiniz, Zeytin çiftliğe gitsin mi?”

Çocuklar önce üzüldüler ve bir süre tek kelime etmeden birbirlerine baktılar. Birkaç dakika sonra, sessizliği Pia bozdu ve ”Sen imza günleri ya da seminerler için bir yerlere gittiğinde ve bizden uzak kaldığında, ben de seni çok özlüyorum baba. Bence evet, Zeytin’i anne, babasının ve arkadaşlarının yanına gönderelim. Çok sevineceğine eminim” dedi. Ekin de, Pia’nın bu sözlerini onaylayınca, birkaç gün sonra, konuştuğumuz gibi, Zeytin’i yeni yuvasına, çiftliğe bırakıp, onunla vedalaştık.

Çocuklar dönüş yolunda hiç konuşmadı. Eve vardığımızdaysa, Pia Ömrüm, ayakkabılarını çıkarıp, oturma odasına koştu ve hüzünlü gözlerle boş kafese baktı.

“Baba bir şey soracağım. Zeytin, çiflikteki anne ve babasının yanına gitmeseydi, arkadaşlarına kavuşmasaydı, ölene kadar hep bu kafesin içinde kalacaktı değil mi?

“Evet kızım.”

Biraz durdu, düşündü ve sonra bana dönüp ”Pek, ya siz…Siz yanımızda olmasınız ne olur, bizi de mi kafese koyarlar?” diye sordu. Bu sırada Ekin de yanımıza gelmişti. İkisini de kucaklayıp öptüm. Sorduğu bu soruyla, Pia’nın nereye varmak istediğini anlamıştım. Ailesizliğin, annesiz ve babasızlığın, sadece hayvanlar için değil, çocuklar için de kafes anlamına geleceğini, onlara esaret olacağını düşünüyordu. Ölene kadar içinden çıkamayacakları bir kafes!

***

Pia haklıydı.

Dağıılmış ailelerin sahip çıkılmayan çocukları zamanla büyüyorlar. Kimileri, her şeye rağmen, hayata sarılıyor, mücadele ediyor ve bir yerlere geliyor ama çoğu da kalabalıkların içinde kaybolup gidiyor.

Sonuç ne olursa olsun, erken yaşlarda birbirlerini kaybeden anne, babalar ve çocuklar, hayatlarının sonraki yıllarını sanki bir kafeste gibi yaşıyorlar. Özgürlükleri hep o zamansız gidenlerin yokluklarına çarpıyor ve her çarpma ruhlarını acıtıyor.

Ailesiz çocuklar kafeslerde…Kafesler ailesiz çocukların içinde…

Bu ülkede, çok kez, geceyarıları kapılar kırıldı ve çocukların gözlerinin önünde, devrimci ve yurtsever anneler, babalar, yerlerde sürüklenerek polis otolarına bindirildi, bilinmeyen yerlere götürüldü, yok edildi. Bu ülkede, anne ve babalar, kırk yıldan fazladır kaybedilen evlatlarını arıyor.

Bu ülkede, depremlerde canından olan, çoluğundan çocuğundan, annesinden, babasından, kardeşinden ayrı kalan, elleri koynunda insanlar var. Bu ülkede, eşleri tarafından öldürülen kadınların ardından gözyaşı döken çocukları var. Bu ülkede sokaklara düşmüş, sahip çıkılmamış, gelecekleri ellerinden alınmış çocuklar var.

Hastalıklar, savaşlar, afetler, trafik kazaları, namus cinayetleri…

Zamansız kaybedilen canlar…

Geriye kalan kafesler…

Kafeslerde geçen hayatlar…

Oysa ,özgürlük dediğimiz şey, sevdiklerimizle beraber yaşayabilmek, onlarla birlikte yaşlanabilmekten başka bir şey değildir.

Giden bir kere gidiyor, geride kalan bin kere.

Her ayrılık, her kaybediş ve her ölüm yüreğimize saplanıp, orada kök salıyor. Biz nereye, o yürek acısı da oraya… Arada bir, kafesimizin içinden kafamızı uzatıp, gökyüzünü gördüğümüzde özgür olduğumuzu düşünsek de, sevgisiz toplumlarda yaşayan her insan bir kafesin içinde ve her kafes bir insanın içinde.

***

Sonra Pia ile Ekin’i yataklarına yatırdım ve “Kafesler, bizim düşündüğümüz gibi, sadece hayvanlar için değil ve her zaman telden, tahtadan ya da demirden yapılmıyor çocuklar.” dedim “Pia’nın sorusunu düşündüm de… Evet, annesiz, babasız, sevgisiz kalan çocuklar da kendilerini kafeste gibi hisseder. Ayrıca zulümden de kafes yapılır, ölümden de. Yeri gelir, üzüntü de insana kafes olur, ayrılık da. Meselâ, sevgisizlik de bir kafestir, yalnızlık da bir kafes. İnsan sıkılır, daralır bir şehirde. Duramaz ama gidemez de. İşte o şehir de insana kafesi olur. Sevdiklerini özler, onlara gitmek ister ama gidemez. Yollar kafes olur. Deprem, yangın, sel, hastalık, savaş…. Göz göre göre ölür insanlar, memleket, geriye kalanlara kafes olur. Sonra, derdini demek ister insan ama anlatamaz, kalabalığın içinde yüreğini açacak bir dost bulamaz ve kalabalıklar onun kafesi olur. İşte bütün kafeslerin tek bir anahtarı vardır çocuklar. Sevgi. Seven ve sevilen insan her kafesten kurtulmasını bilir. Bugün Zeytin’i kafesinden kurtarıp, daha özgür bir yere götüren sevgiydi. Yarın aynı sevgi sizin ışığınız olacak. Hadi bakalım, şimdi uyku zamanı…”

“İyi geceler baba.”

“iyi geceler çocuklar.”

***

Özünüze rast gelesiniz.

Sevgiyle.

T a m e r Du r s u n

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.