Didim kent meydanındayım. Yaklaşık bir haftadır akşamları Akbük’ten buraya gelip gitmekteyim Didim şairler ve yazarlar platformu etkinliğindeyiz. Didim yerel yönetimince (Belediye) masalar, sandalyeler tahsis edilmiş, her bir şair ve yazar için. Masa üzerinde kitaplarım ve bir de kalem. Olur ya hani, kazara satış sonrasında imza atabilirim mantığıyla.
Oturmuşum sandalyeye, kitaplar meydana bakmakta ben ise sıra sıra dizili kitaplara.
Önümüzden gelip geçenler, göz ucu ile kapak resimlerini inceleyerek kitabın içerisini okumaya çalışanlar
Hasılı, iç açıcı değil durum.
Ülkenin siyasi ve ekonomik panoramasını yansıtmakta Didim kent meydanının genel havası.
Maksadın nedir, burada oturmakla?
Gibisinden fırıldak bir soru da kemirmiyor değil beyin hücrelerimi!
Ne olabilir ki; sizce?
Kitap satmak ve üç, beş kuruş koparabilmek okuyucudan !
Gerçekten böylemi düşünüyorum?
Öyle olduğuna inanmadınız değilmi!
Elbette, insan zihninde kazanma dürtüsü daima vardır. Bu dürtü kiminde aşırı bir hırsa bürünmüş iken, kiminde ise ” eh işte ” kenarında, köşesinden olsa fena olmaz noktasında gözlemlenebilir.
Benim de hırslarım var elbette! Hemde öyle büyük, öyle yüce ki, ulaşamadım o hırsın derinliğine !
Yetinmedim ulaşabildiklerimle de.
Okuma ve okutma hırsı. Sönmez bir ateş gibidir öğrenme isteği yüreğim -de. Yaptıklarım oldu elbette okuma adına; lakin yapamadıklarımın yanında küçücük bir noktadan ibaret kaldı yaptıklarım.
Maksadım kitap satarak para kazanmak değildir; hiç olmadı da.
Stantlarda bir kaç kitap satacağım adına simsarlık yapan…! Birilerini gördükçe de dilim tutuluyor.
Benim satıcılığım bundan ibaret.
Ne yapabilirim… beceremiyorum.
İyi de ediyorum.
Sizce de öyle değil mi?
Herkese iyi okumalar.
Necati Açıkgöz