Akraba evliliği deli dolu yanlışlarla doludur. Yakın akrabalarla evlenenler hep kendi irfan ve kendi adetlerinde kalırlar. Bildiği kültür ve irfan yine bildiği irfanla evlenince hayatiyetini kaybeder. Düşünce dumura uğrar ve yozlaşır. Yozlaşma yetmediği gibi çocuklarda geri zekalılık başlar. Bu aynı toprakta daima aynı mahsulü yetiştirmeye benzer. Aynı toprakta hep aynı mahsul yetişirken, mineraller haliyle hayatiyetini kaybeder. Toprak parçasında ne kadar birbirinden farklı ve değişik mahsul yetişirse bitki daha canlı olur. Canlılık, eşlerde de ne kadar farklı olursa doğan çocuklar daha gürbüz olur. Gürbüz ve sağlıklı olanlar hem yaratıcı, hem de kendini aşan fikri faaliyetlerde olur. Ne kadar ana baba farklı olursa evlatları daha zeki ve daha canlı… Yoksa değişik olmayan akrabalık kanı ile evlatlarımızın kaderi sabahtan akşama kadar hep aynı olur. Yıldan yıla aynı alışkanlık ve yıldan yıla aynı teferruat… Zaten gerçekler gösteriyor ki değişik kültürlerin birbirine karışması sonucu ancak medeniyetler zirvelere tırmanmıştır. Yoksa akraba aynı akraba ile yetinirse içinde yaşadığı çemberin içinde kalarak herhangi bir hüner, herhangi bir başarı gösteremez. Değişikliklere tahammül etmesek ve değişiklikleri de aramazsak taassup ve yobazlığı kendimize meslek edinmiş oluruz. Okuyorum: İnsan sadece biyolojik bir yapıdan ibaret değil. Yapı da sadece et, kemik ve mideden ibaret değil. İnsanların başka görevleri de var. Ve en önemlisi de kültürün çocuklara aktarılması… Çocuklara kültürün aktarılması en büyük mesele… Çünkü kültürle oynanmaya gelmez. Kültürsüzlüğe alışmak bilmeyerek yarası ile oynamaktan hoşlanmak gibi bir alışkanlık… Kültürsüzlüğe alışmak ve kültürsüzlükten hoşlanmak tehlikelerin en büyüğü… Kaldı ki bunların hiçbiri bilinmeyen teorilere dayanmaz. Kültürümüzü değil de kan bağlılıklarını sadece ortaya çıkarırsak aşiretçilik denilen ilkel aile yapısı ancak yaşamımız olur. Ve akrabalık veraset şekline girerken ilkel aile sadece biyolojik bağlarla tanınmış olur.