Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

VASIFLARIMIZ DEĞİŞTİ

VASIFLARIMIZ DEĞİŞTİ
20 Ekim 2022 00:24
406
A+
A-

Toplumda yaşam değişti. Yaşam şeklimiz değişirken, toplumla adeta mecburi bir hayatı yaşamaktayız. Yaşarken, zorlanan vasıflarla birlikte değişmeye de devam etmekteyiz. Zorlanan vasıflarla aramızda dostluk kalmadı. Edep ve nezaket zaten aramızdan çoktan göç etmiş durumdadır. Arkadaş ve dostlarımızdan kimi ziyaret ediyorsak ya para konuşulmakta, ya da dostumuz cep telefonuyla bizimle muhatap olmadan kalmakta… Görülen tuhaftı. Tuhaf olan toplum ve insanlık için ümitler tükeniyordu. Tükenip kaybolmak istemeyen bir dostumdan haber geldi. Bu arkadaş beni okumak istiyormuş. Okumak istemesi dostça bir arzudur. Zaten yıllarca dostlar tarafından okunmamanın ve anlaşılmamanın acısı içindeyim. Acı içinde iken, dostum beni nasıl tanıyacak? Bu arkadaşa vereceğim yanıtlar şimdi aklımda saklı kalmak istemekte… Ama arkadaşa sorabilirim ki okuyarak fikri hayatta geçtiğim merhaleleri anlayabilecek mi? Ben çevresine intibak etmeyen, haksızlıklara isyan eden, ne dindarlık taklidi yapabilen, ne şovenizm nimetlerinden faydalanmak isteyen biriyim. Ve bir de sosyalizmin izahını henüz kitaplarda bulabilen biri iken beni nasıl tanıyacak ve nasıl tanıtacak ki? Çevresine bağlı kalmaktansa yalnızlık hüviyetini her gün biraz daha fazla arttıran biri olarak dostuma derim ki; Yalnızlığı ben seçmedim. Ben çevreme bağlandım ama çevrem bir müphemler ve yanlışlar yumağı olmaktan bir türlü öte gidemedi. Ben de tercihimi bir tefekkür çilesinden doğan yalnızlığımda aradım. Onlar mı benden ayrıldı yoksa ben mi onlardan? Ben onlardan ayrılmadım, hatta ayrıldığıma dair kesin konuşmak da güçtür. Ama tefekkür ve fikirsiz toplum içinde yaşamayı düşününce, düşünce üretemeyen toplumlar hep beni ürkütüyor… İçinde bulunduğum toplum sosyal haksızlıkların kaldırılması, herkesin layık olduğu yere oturtulması ve yoksulluk içinde acı çekenlerin gözyaşlarının dinmesi isteniyorsa ben hala onlarla beraberim. Ama düşüncelerimi ciddi bir tahlile tabi tutunca, anladım ki radikal düşüncelerim vardı. Ve bu düşüncelerle tabi ki içinde yer aldığım toplumun düşünceleriyle çakışıyordum. Çünkü toplum sadece kendi ideolojisi içinde kalırken, gerçekleri kaçırması oluyordu. Gerçek olan şudur; Sosyalizm hala bütün detaylarıyla müphemdir, Türkçülük ise; bir ilmi araştırmanın sonucu değil, sadece kan bağı ile saldırgan bir ruh haleti içinde… Bugünkü dindarlar ise; bana fazla mal mülk sevdalısı gibi… Herhangi bir ideoloji ve herhangi bir ırk beni temsil edemez, çünkü bugün ırklar sadece birbirinin köküne yangın gübresi dökmektedir. Yani her ideoloji ele alındığına kendinden olmayanları felç etmeye memur sayıyor kendini. Görülüyor ki ilk günkü düşünce yumağı dağıtılmış ve düşünceler sadece sahte fetihlere çivilenmiştir. Zaten bu memlekette kavgaların bitmemesi bu ideolojik grupların marifeti olmaktadır. Bu memlekette düşünen insanların yetişmemesi de bu ideolojik zırhlarını sırtında indirmeyenlerin istek ve arzusu… Kendi insanına karşı kavga işi sınıf kavgasıyla da kalmamakta adeta teröre dönüşmektedir. Tabi ki kavgalarını kaprislerine alet ederken, ideoloji de her gün fikri hayatının asli cevherini kaybetmektedir.

Ibrahim Ayğırcı

ETİKETLER: , , , ,
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.