“İblis neden hep kazanır biliyor musun? Çünkü o hepinizin içinde. Kötü olman bile gerekmiyor. Sadece boyun eğmen yeter.
Paralel yapı ve Cemaat bağlantısı nedeniyle açığa alınan bir Başkomiser. Yusuf Demir. Sisteme boyun eğmeyen, delifişek, sinirli, çalıştığı hiçbir birimde tutunamamış, yaptıkları şehit babası hatırına genelde gözardı edilen tam manasıyla ayrıkotu genç bir Komiser. Levent Gündüz. Veee bu ikiliyi bir araya getiren bir rehine olayı.
Eşi ve küçük bebeğini rehin alan Abdurrahman, özel kuvvetlerin yaptığı baskın sonucu ölü ele geçer. Baskın sırasında ne yazık ki eşi de hayatını kaybetmiş, Zeliha bebek kurtarılarak yurda teslim edilmiştir. Yapılan otopside ölen kadının üzerinde özel timden ateşlenen bir mermi bulununca soruşturma başlatılır. Dosyanın başına da kahramanlarımız getirilir.
Oldukça basit görünen olay deliller incelenip, tanıklar ve sanık konumundaki polisler dinlendikçe aslında ardında çok daha büyük bir sırrın varlığı ortaya çıkar.
Soruşturmayı derinleştiren Yusuf Müdür ve Levent Komiserin karşısına tarikat, cemaat, mafya ve tüm bunlarla bağlantı halindeki emniyetin içindeki çürük elmalar çıkar. Kahramanlarımız tüm engellemelere rağmen işin sonuna kadar gitmeye karar verir.
Politik bir polisiye İblis’i Öldür. Kalemini çok sevdiğim, yazılarını, televizyon programlarını mümkün oldukça takip ettiğim, cesur kalem Timur Soykan temposu hiç düşmeyen bir eser ortaya koymuş. Daha önce okuduğum “Badeci Şeyhin Sır Odası” adlı kitabını da çok beğenmiştim. Olay örgüsü ve anlatım oldukça etkileyiciydi. Ne yazık ki çok tanıdık karakterler ve olaylar. Kahramanlarımızın gözünden bölümler halinde anlatılan kitapta heyecanla olacakları okurken bir yandan da tüm karakterlerin kendi iç hesaplaşmaları çok çok etkileyiciydi. Kesinlikle TAVSİYEMDİR. Mutlaka okuyun, okutun.
Sanki ölüler yalnız, sahipsizse adaleti hak etmiyordu.
Anasız, babasız büyümüş çocuğu yargılamak kimin haddine.
Suç ortaklığı en büyük zamkdır.
Cesaretten daha ağırdır korkaklığın vebali.
Bu dünyada paranın satın alabileceği en değerli şey itibardır. Para yeter itibarı satın almaya. Kimse nereden geldiğini umursamaz. Kötülüklerini hatırlamaz.
Kanımı dökecek bu canavarı biz büyüttük.
Cehennnem budur işte. Ne kadar kaçarsan kaç, ne kadar aklından kovarsan kov günahlarının ateşi bir yerde pusuda bekler. Zamanı geldiğinde ruhunu alev alev kaplar, kalbini eritir. Bu gerçekle böyle yüzleşmektense, bin tane kurşunla parçalanmayı yeğlerdim.
ÖKSÜZ UYKULAR BIRAKTIM YATAĞIMA (Mensur şiir) ….. Oysa şu yalnızlığımızı ; “Bir şiir okumak isterdim sana, sen istediğin zaman, ellerin avucumda ufacık, gözlerin gözlerimde kocaman.” gibi dizelerin sıcaklığıyla parçalayabilirdi dudaklarımız. Ve artık gündüzün sevinci bizi boğamaz, akşamın gurubu mil çekemezdi gözlerimize. Ama olmadı ey Sebu, İşte bu yüzden dün gece;...
SENİ SEVİYORUM Dilaver Karagöz Dayanamam bu hasrete Gitme, gitme ne olur İnan bana, Sen yanımda olunca gönlüm huzur bulur Laleler menekşeler sensiz boynu bükük durur Anlasana bak, Sevgin hala ilk günkü gibi durur Verdiğim sözler, Ettiğim yeminler inan hep doğrudur Emelim , Hep mutlu olmaktı ebediyen böyle kalır Rakipmiş bize...
Walter İzaacson’ın Einstein-Yaşamı ve Evreni adlı kitabı üzerine notlar Bülent DEMİREL … Cumhuriyetin Yüzüncü yılının bu son gecesine bir biyografi ile veda edelim ve yeni Yüz birinci yılın ilk gününe de bu eserle girmiş olalım. Biyografik bir eser olması sebebi ile, bütünlüğünü bozmamak için eserden bir alıntı yapmayacağım. düşüncelerimi yazmaya...
MAHALLEDEN ARKADAŞLAR SELÇUK AYDEMİR 222 SAYFA “Söz anne seneye uslu bir çocuk olucam.” “Seneye mi?” “Bir anda olmaz anne, yavaş yavaş. Sigarayı babam iki senede bıraktı, ben de yaramazlığı birkaç ayda anca bırakırım.” Nisan ayını ortak okunacak kitaplara ayırmıştım ve değerli dostlarla, çok güzel kitaplar okuduk şimdiye kadar. Güzel olmaları...