Babamız kasabaya indiğinde dört beş tabaka düz beyaz ambalaj kâğıdı satın alırdı. Evde, onlardan bir tanesini sarmal olarak katlar rulo haline getirirdi. Daha sonra üzerinden bastırarak ruloyu yassılaştırır, bir sigara uzunluğunda makasla keserek tütün tabakasına koyar ve sigara kâğıdı olarak kullanırdı. Sigara saracağı zaman yassı rulonun bir kenarını diliyle ıslatır, ıslatılan yerden kolayca kopan kâğıdın içerisine kırık tütünlerden koyarak sigarasını sarar ve muhtar çakmağı ile yakıp içerdi.
Küçük bir poşetin içerisine babamızın tütün kalburundan bir avuç kırık tütün, yassı rulodan bir kırkım ambalaj kâğıdı ve bir de kibrit ayarladınız mı bizim evde sigaraya başlayabilirdiniz. Başlamak bu kadar kolay olunca elbette biz gençler de erkenden sigaraya, daha doğrusu “Sarma” içmeye başlamıştık. İlk zamanlarda bizim sardığımız sigaralar gerçek bir sigaradan ziyade annelerimizin yaprak sarmalarına benziyordu.
Sigaraya başladığımız ilk zamanlarda, ailecek tarlada çalışırken prostatı olan yaşlılar gibi zırt pırt ormana giderdik. Tabi babalarımız sigaraya başladığımızı anlamakta gecikmezlerdi. Zaten gençlerden birisi ormana doğru giderken, diğerleri “Hey, dikkat et bakalım. Oralarda yangın falan çıkarma!” diye arkasından takılırlardı. Bazen babamıza “Baba, biz arkadaşımla şu ormanın arka tarafında çalışabilir miyiz?” diye sorardık. Niyetimizi anlayan hoşgörülü babamız “Tarladan çıkmayın da nerede çalışırsanız çalışın.” diyerek izin verirdi.
Zamanla babamızın görebileceği yerlerde, yakınlarında da sigara içmeye başlamıştık Sanki göstermemeye değil de göstermeye çalışıyor gibiydik. Sonunda babamız “Oğlum, alışmayın sigaraya diyorum, dinlemiyorsunuz. İçiyorsunuz şu mereti, madem burada için. Bari işinizden gücünüzden kalmayın.” diye hepimize izin verdi. Ama o günden sonra ne ağabeyim ne de ben asla babamızın yakınlarında sigara içmedik. Herhalde çok utanmıştık. Zaten ikimiz de erkenden, daha otuzlu yaşlarda sigarayı tamamen bıraktık.
Çocukların gözünde sigara büyüklerin kullandıkları bir şeydi. Pek çok genç de sanki yeteri kadar büyüdüğünü ispatlamak istercesine, özentiyle sigaraya başlıyordu. Demek ki çocukların yanında asla sigara içilmemeliydi. Aslında sigaranın insan hayatına kattığı hiçbir şey yoktu. Bilakis zararları saymakla bitmezdi. Hem pahalıydı, hem sağlıksızdı, hem kirliydi, hem de bağımlılık yapıyordu. “Bir türlü bırakamıyorum şu mereti” diyenler, günün birinde nihayet bırakmayı başardıklarında “Daha önce neden bırakmamışım?” diye hayıflanıyorlardı.
İyisi mi siz siz olun, sigaradan uzak durun. Saygılarımla.
Necati KÜÇÜK
( Az Efe )