Aras Talu (Kerim Has) namı adı altında John Drews ve daha sonra Yakup Kara Hamburg narkotiği tarafından eğitilen, çeşitli isimler altında Alman derin devletinin hizmetine verilen sivil ajandır. Avrupa’ya Afganistan’dan sevk edilen uyuşturucu, Avrupa’dan da Afganistan’a silah sevkini önlemek, çeteleri yok etmek için Afganistan’a gönderilir. Tahmin ettiği, Alman istihbaratına sızan ABD’nin ajanlarına devamlı sert çıkan ve onları yıldıran Aras’ı, bu ajanlar güncellenmemiş dosyalarla tuzağa indirerek, ABD’nin ve Rusya’nın Afgan’da ki esir kamplarına düşürürler. Aras, yiyecek yemek, içecek şu bile bulamayınca oradaki 18,5 aylık esaretinden bir deri bir kemik kalır. Karakter yapısı nedeniyle, hiç bir sebep yokken yediği dayaklara karşı koyan Aras, günün birinde 2 Amerikan askerinin çenelerini kırar. Askerlerini o vaziyette gören esarethane komutanı Binbaşı Wagner askerlerine verdiği emirle Aras’ı sırtüstü yere yatırtarak oradaki inşaattan bulduğu matkabı prize takar ve narkozsuz vaziyette Aras’ın bacaklarını dizlerinin 2 – 3 parmak üzerinden sağdan sola diri, diri deler. Delinen yerlerden geçirdiği küflü tellerle onu işkence için adam döverken duvarda asılı bulunan halkaya bağlattırır, astırır. Aras daha bacağına ilk matkap girerken acıya dayanamamış ve bayılmıştı. Bacaklarından geçirilen pis telinde nedeniyle olsa gerek, ateşler içinde uyanan Aras’a orada bulunan ve Aras’a esarethanenin revirinden gönderilen Doktor Ryan “Bir daha burada seni haksız yere dövseler bile sen kimseye vurma. Bu yeni gelen Binbaşı kafanı bile matkapla deler. Bu adam seni de Kabil’de ki Amerikan hastanesinde insanların üzerinde yapılan deneyler için oraya göndermek istiyor. Ben senin vücut durumunun oradan istenen meziyette olmadığını ona söyledim. Bu adamın kafasını kızdırma, seni de oraya gönderir” tavsiyesinde bulunur. Dr. Ryan sözlerinin devamında, “Orada insanlar üzerinde biyolojik virüs deneyleri yapılıyor. Bundan sonra çıkacak bir dünya savaşı topla, tüfekle olmayacak. Virüs bulaştırılarak olacak. Dosyanda okudum. Alman Devleti değil, ama orada istihbaratta beraber çalıştığın meslektaşların senin sert karakterinden bıkmışlar. Buralara düşmenin sebebi bile onlar.”

Aradan geçen zamanda, esaret hayatında işkenceler gören Aras, canını dişine takarak oradan kaçmayı başarır. Almanya’ya geriye döner. Tedavi görür. Yeniden göreve dönünce, yine kendisinden bıkan üst makamlarca, kasıtlı olarak Afganistan görevine verilir.

Uyuşturucu şebekeleri Afganistan’dan yok fiyatına aldıkları ham esrarı Özbekistan’da ve Türkmenistan’da işleyip, paketledikten sonra İran ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya sevk ediyorlardı. Dünyanın en talihsiz devletlerinden bir tanesi olan Afganistan, ülkesinin her yerinde olduğu gibi, özellikle Aras’ın da 18,5 aylık esaret günlerini geçirdiği Registan ve Sistan çöllerinin altındaki geleceğin en değerli yeraltı madenleri olan lityum ve selenyum madenlerinin varlığıyla ABD ve Rusya tarafından soyulmaktaydı.

Tamamen bir dünya gerçeğini ele alan yazarımız @selimalpan, ABD ve o zamanlar sözde soğuk savaş içinde olduğu Rusya ile beraber kendi yaptıkları kanunları uluslararası düzenin kuralları şeklinde kabul ederek yeraltı madenlerinin yüksek olduğu ülkeleri sanki orada demokrasi yokmuş gibi “Sizin ülkenizi başınızdaki diktatörlerin gazabından kurtaracağız ve ülkelerinize demokrasi getireceğiz” diyerek sömürdüğünü akıcı bir üslupla yazmış. Kitapseverlere tavsiye ediyorum. Kitapla kalın.