İnsanlığın neredeyse tamamında yaratıcı konusu hep tartışmalı olmuştur. Varlığı/ Yokluğu sorgulanan en büyük tartışma olmayı da bizden sonra sürdürecektir.
İnsan bedenini ayakta tutan , onun kimliğini belirlemek için en belirgin olan yanı da ruhudur . Günümüzde tartışma olmaktan çıkmış, Varlığını/ Yokluğunu avucunuza alamadığınız, kokusunu / tadını bilemediğiniz ama tartışmadınız ruhlar.
Ruhların yaratılış aşaması, şahsi dünyamda dört aşamadan oluşur, insanlık toplumu , onu yönetecek kadrolar , alimler ( buna peygamberler de dahildir .) Ve sanatçı/ yazarlardır. Bu birbirinden çok uzak dört ayrı ruhun üçü (3) tanrı katında, dördüncü olanı ise, yaratıcının bu dört ruhu yaşatacağı dünyamızda yarattığı sanatçı ve yazarlardır.
Bu sebepten , yeryüzünde sanatçı/ yazarlar bulundukları toplumu veyahut insanlığı direk etkisi altına alarak, insanlığın karanlıkta kalmış aydınlığına yolculuğu yaptırırlar. Yüksek Medeniyetlerin inşası içinde sanatçıların üstün başarısı hep görülür. Geleceğe de onların eserleri aktarılarak gelir.
İnsanlık tarihi işte birbirine aktardığı sanatçıların bilgileriyle günümüze/ sonrasına hayat sürecini tamamlar. Yozlaşma, sanatçının/ yazarın var olduğu toplumlarda dışlanması/ ötelenmesi / yok satılmasıyla gerçekleşir. Bir toplumu/ insanlığı yok etmek isteyenler o sebepten ilk önce yok edecekleri toplumun sanatçı/ yazarlarını hedef alırlar.
Metinimizde diploma almış/ konunun uzmanı/ ehliyet sahibi, tanınmış olarak değil, aksine henüz çıktığı yolda ancak hazırlık aşaması içinde olan yolcu olarak devam etmek istiyorum .
. Yazılı Edebiyatın temel noktası şiirdir. Şiir Edebiyatının yeryüzünde Okulu olmayan , diller arası çevirisi mümkün olmayan , insan denilen mahlukatın kainatı kendi dünyasında kavrayarak sorgulaması, yaşadıklarını anlamlı hale getirirken , yaşadığı toplumun geçmiş kültürünü, insanlık kültürünü temelde özüne inerek , nereden gelip , nereye gideceği hakkında ön görüler ortaya koymasıdır. Günümüzde, özellikle ülkemizde yoğun şekilde işlenen şiir konusu, o kadar laçka hale getirilmiştir ki , kutsiyetini yitiren şiir artık ayaklar altına alınmıştır.
Bunu bilinçli veyahut bilinç dışı gerçekleştirenler elbette ki , kalemin sahibi , tüm yazarların üstadı olan yaratıcı katında yerini gerektiği şekilde almaktadır.
Kalem Onurunu zedeleyenler , onun ilhamını yok sayıp nefsani duygularını, abuk/ subuk sözleri şiir sananları/ onları alkışlayıp değer verenleri kalem unutmayacaktır.
Son Bin Yıl içinde, köklerinden/ damarlarından koparılan sanatçılar, bin yılın intikamıyla artık topraktan, bedenleri ateş haliyle yeryüzüne zuhur etmiştir.
Zuhur eden gerçeklik, yeryüzünün merkez noktasında alev topları halinde yeryüzünün üst tabakasında yerini alırken, insanlık bunu güneş patlaması, rüzgâr, kasırga gibi konulara bağlayarak gerçeklikten uzaklaşmıştır. İşin aslında, birikmiş öfkenin dışa kusmasından başka Bir şey değildir.
Kalbin gizeminden uzaklaşan sanatçı ruhlar , zihnin kendine çizmiş olduğu hedefe yol alırken, şöhretin, maddiyatın ördüğü ağ içinde dönüp dururken , büyük faciayı, insanlığı top yekun yok etme yolunda , büyük zalimin , son şahın kanatları altında perişan halde hayat sürmeye devam etmektedir .
Zaman’ı kolundaki saat veyahut takvim yaprağı olarak algılayan zihin insani bu halüsinasyon içinde hapsederken , sanatçı zaman kavramını yorumlamakta aşk ile bağlamaktan hunharca , acımasızca , sadece dönemini değil geleceği de yok etmiştir .
İşte, bin yılın öfkesi günümüzde hesaplaşmaya dönmüştür. Bu hesaplaşma ise , son derece acımasızca gerçekleşecektir. Kalemin onurunu ayaklar altına alanların sadece şahısları değil tüm ecdadı bu hesaptan nasibini alacaktır . Lanetlenmiş nesiller olarak gelecek nesiller olarak anılacaktır.
Ogun Orpars