RESSAM VASIF’IN GİZLİ AŞKLAR TARİHİ
MURAT GÜLSOY
320 SAYFA
“Yorum ve görsel bu güzel kitabı birlikte okuduğumuz sevgili dost/yazar/kitapsever Gül Güleryüz ‘e aittir.”
Akademisyen yazar Muaray Gülsoy’un 2023’te yayımlanan kitabı Ressam Vasıf’ın Gizli Aşklar Tarihi’ni, Azime Matlı , Lider Ersan , TC Arzu Ortaören , Münevver Geniş ve Bahar Esen ‘le birlikte okuduk.
Yazar, kurmaca bir karakter olan Vasıf’ın sanat yaşamını ve aşklarını anlatırken bir yandan da imparatorluğun son yıllarından 1967 yılına kadar olan tarihi dönemi de anlatıyor bize. Bu yanıyla yapıta belgesel roman da diyebiliriz.
Romanda Türk resim tarihi ve siyasal olaylar gerçek kişileri, gerçek olayları kapsayacak şekilde yer almış. 6-7 Eylül olayları, mübadele, 1960 İhtilali gibi olayların yanı sıra resim sanatında ortaya çıkan ekollerden de (Müstakil Ressamlar, Osmanlı Ressamlar Cemiyeti, Sanayi Nefise Cemiyeti, D Grubu, Onlar Grubu) haberdar oluyoruz.
İbrahim Çallı’dan Abidin Dino’ya, Elif Naci’den Aliye Berger’e kadar onlarca ressamımızın adı geçiyor kitapta. İbrahim Çallı demişken kitapta da yer alan bir anekdotu aktarmak istiyorum: Çallı’nın resimlerini gören Atatürk “Biz Kurtuluş Savaşı’nda yiyecek ekmek bile bulamıyorduk, bu at bu kadar semiz olamaz” der, Çallı da hemen malzemelerini alır ve atı bir deri bir kemik olarak yeniden çizer
Kitap bir nehir söyleşi gibi kurgulanmış. Ressam Vasıf’la bir gazetecinin görüşmesini bize aktaran yazar soruları yazmamış, onları bizim bulmamızı istiyor. Cevapları okurken soruları tahmin etmek de eğlenceli bir oyun oluyor okur için.
Kitabın kapağını yapay zekaya yaptırmış yazar ve ayrıca ressam Vasıf için bir özgeçmiş ve başka resimler de oluşturarak bir katalog düzenlemiş. (Bu katalog kitapta yer almıyor.)
Kitabın dili yaşlı bir ressam olan Vasıf’a, deyim yerindeyse, cuk oturuyor. Konuşmalarında, iki kez uzunca süreler kaldığı Paris’te öğrendiği Fransızca kelimeleri de sık sık tekrarlayan Vasıf, yaşı gereği anlattıklarını unutuyor zaman zaman, zaman zaman başka konulara atlıyor… Ama bu savruluş okuru metinden koparmıyor.
Kısaca özetlemek gerekirse, bu roman bir dönemin toplumunun, İstanbul’unun ve sanatının romanı…
Biz kitabı sevdik.
Belki siz de seversiniz…
Altını çizdiklerimiz :
Eski insanlar hiçbir kayıt bırakmadan çekip gittiler şu dünyadan. Hiç yaşamamış gibi… Sadece birer mezar taşı kaldı arkalarında, o da şanslılarsa…
İnsan sevgisizlikten üşür en çok.
Olmadığım bir yere gitmek istiyorum ama nereye gidersem gideyim ben oradayım.
Eğer değiştirme gücünüz yoksa anlamak o kadar da iyi bir şey değil.
Hafıza acayip bir sinema makinesi, ama makinisti delinin teki, hangi hatıranın filmini oynayacağını tahmin etmek mümkün değil.
Sanat insanın en mühim hasletlerinden biridir. Onu sıkıştırırsanız kılık değiştirir, yazıda, hat sanatında, ebruda, minyatürde kendine bir yer bulur ama bir müddet sonra kendi mevcudiyetini ortaya koyar.
LÜTFEN KİTAP OKUYALIM!
Arzu ORTAÖREN