Beğeni meğeni boş iş Bunun görülmesi yeter Bilmem nereye bu gidiş Çorap örülmesi yeter *** Yalan dünya kime kalmış Boşa hayallere dalmış Gitmiş kimden akıl almış Devran sürülmesi yeter *** Gösteriş peşinde kimi Boşuna suladı çimi Aslan mı yoksa kedi mi Sırra erilmesi yeter *** Harla sen ateşi harla Gümüş...
Alıştık artık, köleliğe ve ümitsizliğe. Minarelerimizde ezan okunuyor. Camilerimizde ibadet ediliyor. Dualarla ibadeti yaşayanların hayatlarında bir değişiklik yok. Her şey eskisi gibi heyecansız ve soğuktur. Soğuk hayat; bütün çarpık hisleriyle donuktur. Donuk hislerle yabancının her telkinine kulaklarını açmışken, heykel daha çok taşlaşıyor. Mezar taşı gibi, sokaktaki heykel gibi. Endişe içindeyiz...
Sen bizim Başbuğumuzsun Bin yılda bir mi gelirsin Savaşta Göktuğumuzsun Boş ver deliren delirsin Seni anlayamaz yobaz Zaten aklı kıt fikri az Şanlı tarih sen bunu yaz Bir daha gel ne olursun Ne hukuk kaldı ne de hak E bunlar bize müstahak Kurduğun devlete bir bak İnan kahrından ölürsün Alparslan...
ACI AŞK Henüz Şair Dilaver Karagöz O zaman, bu aşkın güzel hatırına Bu gece en hüzünlü şiirleri yazabilirim Şöyle diyebilirim: “Gece yıldızları gibiydi o eski günler Gündüze doğan güneş bizim di sevgilim Ve; bulutlar, maviydi, uzaklarda üşüyen” Kucağıma aldığım ay vardı dizlerimde Gökte gece yelinin söylediği türküler Seninle birlikte...
SESİMDE KISIK TON NOKTASI KIRIK Kim derdi ki döker durur tenden beni Kim derdi ki günden geceye yeldi Tende doku canda nefes kesildi Sesimde kısık ton noktası kırık Hani can kenarı hani kanda al Hani kolum da el solumda maral Yolumda soluksuz durma yol al Sesimde kısık ton noktası kırık...