Beldemden kovuldum Şöyle ey Musa Nasıl dayanırım kuşların çırpınışına Söyle ey Aişe Nasıl yanmıştı canın o iki dağ arasında Cennet kuşları vatanın kokusunu getirecek mi Bu çöl,bu kuyu,bu kuş Bu sıcak,bu beyaz,bu yaz Söyle ey Yusuf İhanetin tadını anlat bana İki gözüm anlat bana Kırık döküğüm şimdilerde Vatanım kadar kırık...
Bir eser paylaşacağım ama, ondan önce söylemek istediklerim var. Sair konularda da eserler okumam sebebiyle, arada kısacık kesintiler de olsa 30 yıldır felsefe ile uğraşıyorum. Ya da belki de o benimle uğraşıyordur. Hiç önemi yok. Önemli olan felsefenin, El Kindi ve Farabi ve birçok feylesofun dediği gibi, bir hikmet arayışı...
Dağlarımda O ceylanımBir Ona kaynadı kanımBende elbet bir insanımSevmek kolay değil Usta Ay dolanır iner suyaSaramam ki doya doyaGönlüm düşer bir korkuyaSevmek kolay değil Usta Aynası var fildişindenVazgeçemem gülüşündenKoştursada hep peşindenSevmek kolay değil Usta Anlat deme anlatamamŞu gönlümü avutamamÖlsem bile unutamamSevmek kolay değil Usta Karacoğlan illerindeBoyun büktü güllerindeBak yüreğim ellerindeSevmek...
SON OKUDUĞUM… DATÇA’DAN İPSALA’YA. Miş’li geçmiş zamanlar. Zühal İzmirli-Yücel İzmirli. Doğa tutkunlarının, gezi ve seyahat tutkunu seyyahların, gezginlerin yazmış olduğu “gezi yazılarını” oldum olası çok sevdim. Gezmek, görmek, yeni yeni yerler keşfetmek benim de en önde gelen tutkularımdan. Yıllar önce “gezi yazıları” denemelerim de oldu. Yazdım ama ne yazık ki...
Bir Eylül bir Ekim bir Kasım olsun Sararsın gül benzim yar yasım olsun Talihim feleğe der hasım olsun Yine de seni ben seveceğim Gül Bir yalan degil mi bütün gördüğün Yetmez mi başıma çorap ördüğün Dönemem O yerden beni sürdüğün Yine de seni ben seveceğim Gül Aklıma takılır kahve gözlerin...
“Arda Nehri; İsmail ile paylaşamadığımız, gururumuz ve inadımız uğruna hayatını zindan ettiğimiz gelini kendi koynuna almış götürüyor. Ve bir haykırış duyuyorum. Balkanları bıçak gibi kesen. Bu feryat kimin? Bu köprüde çırpınarak dövünen, kaderine ağlayan adam da kim? Allah’ım bu azap kimin?”