Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
25°C
İstanbul
25°C
Az Bulutlu
Pazartesi Az Bulutlu
26°C
Salı Az Bulutlu
27°C
Çarşamba Az Bulutlu
24°C
Perşembe Çok Bulutlu
24°C

Masal Bu Ya…

Masal Bu Ya…
4 Mayıs 2025 15:09
6
A+
A-

 Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde…


Ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallarken, gökyüzünde yıldızlar dans eder, rüzgâr eski masalları fısıldardı. O gün, tıngır mıngır sallanan beşiğin ahşap çıtırtılarıyla birlikte, bu masallar doğdu.

Bir varmış, bir yokmuş… Gülenlerin çok olduğu, gözyaşlarının ise mutlulukla var olduğu bir diyar varmış. “Nerede?” diye sormayın; bakın gönlünüzün içine, orada duruyor ve bizleri bekliyor.

Bu diyarda insanlar, her an gönül kapılarını açık tutarak, her sabah birbirlerine içtenlikle gülümser, sokaklara neşe dolu kahkahalar serperlermiş. Kuşlar ötüşleriyle günü selamlarken, bulutlar bile gökyüzünde dans edermiş.

Gülen Kasaba’nın en büyük sırrı yalnızca meydandaki fener değilmiş; burada her kalp bir fener gibi parıldar, etrafını aydınlatırmış. İnsanlar birbirlerine destek oldukça, iyilik çoğaldıkça, kasaba ışıl ışıl olurmuş. Bir gün, Ela ve arkadaşları kasaba meydanında toplanmış ve yeni bir plan yapmışlar: Mutluluğu yalnızca kendi kasabalarına değil, diğer diyarlara da yaymak!

Destek demiştik ya, mutluluğa istek olacaksa, bir yerde birilerinin de bunu götürmesi gerekecek. Öyle değil mi?

Neyse, gönüllüler usulca yola koyulmuşlar. Az gitmişler, uz gitmişler, dere tepe düz gitmişler. Yokuşları düz, karanlıkları gündüz etmenin derdinde ilerlemişler. Derken, ilk vardıkları yerde gri bulutların kapladığı sessiz bir kasaba bulmuşlar. İnsanlar burada başlarını kaldırmadan yürüyormuş, kimse birbirine selam vermiyormuş.

Ela ve arkadaşları hemen işe koyulmuş. Parka rengârenk uçurtmalar bırakmışlar, sokaklara mutluluk mesajları yazmışlar ve en önemlisi, herkesin gözlerine dostça bakıp gülümsemişler. Önce küçük bir çocuk, sonra yaşlı bir amca, ardından bütün kasaba bu sıcaklığa kapılıp gülümsemeye başlamış. Ve o an, güneş bulutların arasından sıyrılmış, kasaba aydınlanmış!

Ela ve arkadaşları her gittikleri yerde iyiliği, neşeyi ve gülümsemeyi yaymışlar. Her küçük hareket, dünyanın bir yerinde bir kalbi aydınlatmış. Yol boyunca karşılaştıkları herkes, gönülde yakılan bu fenerin sırrını öğrenmiş ve kendi mutluluklarını paylaşmaya başlamış. Böylece, Gülen Kasaba’nın ışığı yalnızca kendi kasabasını değil, tüm diyarlara yayılmış.

Ela ve arkadaşlarının iyiliği yayma yolculuğu büyüdükçe, gülümsemeler çoğaldıkça, dünya daha da aydınlanmaya başlamış. İnsanlar, küçük bir hareketin, nazik bir sözün, içten bir tebessümün nasıl mucizeler yarattığını gördükçe, kalpleri umutla dolmuş.

Bir gün, uzak diyarlardan bir haber gelmiş. Küçük bir kasabada, gökyüzü uzun zamandır griymiş. Kimse şarkı söylemiyor, çocuklar oyun oynamıyor, insanlar sanki kendi kalplerindeki ışığı unutmuş gibiymiş. Ela ve arkadaşları hiç vakit kaybetmeden yola koyulmuş. Elbette birilerinin yolda olması gerekiyor, değil mi?

Kasabanın meydanına geldiklerinde, insanların yüzlerinde sessiz bir hüzün görmüşler. Ama pes etmemişler! Küçük iyiliklerle, oyunlarla, müzikle kasabaya mutluluk getirmişler. Önce yine bir çocuk gülümsemiş, sonra bir anne şarkı söylemiş, derken bütün kasaba neşeyle uyanmış. Ve o an, güneş bulutların arasından sıyrılmış, baharın ilk ışıkları kasabayı sarmış! Sarmak lazım, değil mi? Sarılmak da gerekir bunun için, mutluluğun yayılması için…

Ela ve arkadaşları, nerede bulutların ve gönüllerin griye büründüğünü görseler, o köye, kasabaya, şehre doğru yürümüşler. Zaten yollar yürümek için değil mi?

Her gittikleri yerde iyiliği, sevgiyi ve neşeyi yaymaya devam etmişler. Yol boyunca dostluklar kurmuş, kahkahalar paylaşmış, her kalbe bir umut bırakmışlar. Ve böylece, Gülen Kasaba’nın ışığı artık yalnızca bir kasabanın değil, tüm dünyanın ışığı olmuş.

Bir varmış, bir yokmuş… Gülümseyenlerin çoğaldığı, iyiliğin sonsuz olduğu bir dünya var olmuş. Ve bu masal, her yeni gülümseyişle yeniden yazılmaya devam etmiş.

İşte o günden sonra, mutluluk yalnızca bir kasabanın değil, tüm dünyanın ışığı olmuş.

Ve masal burada bitmemiş—çünkü her yeni gülümseyiş, bu hikâyeyi sonsuz kez yeniden defalarca yazmaya/yazılmasına vesile olarak devam etmiş… Yazanlara ve yaşatanlara selamlar olsun.

Mehmet Aluç

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.