Panait Istratı-Kira Kiralina
Sayfa Sayısı 132
Rumen yazar Panait Istrati’nin ilk romanı olmasına rağmen, acemilik izlerine hiç rastlamadığımız bu kitabı başlangıçta çok severek okuduğumu söyleyemem. Fakat ilerledikçe konu sizi içine almaya başlıyor. Balkanlar’ın Gorki’si denilen yazarın, yayınlanmış 70 in üzerinde eseri bulunmaktadır. Bu kitabın ilk kısmı Romanya’da, ikinci kısmı ise İstanbul’dan Lübnan’a uzanan oldukça geniş bir bölgede geçmektedir. Başlangıçta kitabı sıkılarak okuduğumu söyleyebilirim. Sayfası az ama ağır bir hikaye. Aslında yazar duru bir dile sahip olup, romanın kurgusu ve olay örgüsü açısından son derece akıcı bir şekilde kaleme almıştır. Buna rağmen, herkesin seveceği bir tarzı olduğunu düşünmüyorum. Ama ben diğer kitaplarını da okumak isterim. Yeni bir yazarla tanıştığımda yazı dilini seversem , mutlaka birkaç kitabını daha okumayı isterim.
Konusuna gelecek olursak;içki ve şiddete eğilimli bir baba ile aile kavramı olmayan eğlence düşkünü bir annenin çocukları, Stavro ile ablası Kira etrafında dönen hikayede sık sık sinirleri geren olaylar yaşanmaktadır. Annenin yaşadıklarından sonra evden kaçışı ve bu arada birbirlerinden ayrılışlarını, sonrasında ise iki kardeşin, annelerini arayışlarını, bunun peşinden kardeşlerinde kopuşlarını anlatan olayları bir solukta okuyacaksınız. Talihsiz Stavro’nun çocukluk ve genç yaşındaki hayat mücadelesini ve ablasıyla annesini arayış çabalarını okurken üzülmeden edemeyeceksiniz.
Eserin konusu hakkında daha fazla bilgi vermek istemiyorum ki tadı kaçmasın. Okuyacak olanlara sadece okuduktan sonra pişman olmayacaklarını söyleyebilirim.
Alıntılar:

Her mutluluğun bir ters yüzü var, yaşamı bile ölümle ödüyoruz. Bundan ötürü yaşamın tadını çıkarmak gerekir. (S.43)

İnsanın yaşamın ne olduğunu kavrayan bir varlık olduğunu söyleyenler yanılıyor. Anlama yetisi pek bir işe yaramaz;konuşuyor olması aptallığını yok etmez.(S.111)

İnsan sevdiği zaman yalnız kalamaz. Bugün benim gibi artık sevilmek istemediği zaman da yalnız kalamaz. Bu dediğim özellikle anılarıyla yaşayan tutkulu insanlar için geçerlidir.Çünkü şimdikş zaman olmadan anı olmaz.(S.124)

Kavrayışlı insan, er geç insanın yüreğindeki bilinçli dinginliği sever. Kasıp kavuran duygusal gürültü patırtının boşluğunu anlar, derdi bana. Bunu olabildiğince erken anlayan insan mutludur. Böylece varoluşun tadını daha iyi çıkarır.(S.127)