“Unutmayın ki, en büyük savaş cahilliğe ve gericiliğe karşı yapılan savaştır.”
Mustafa Kemal ATATÜRK
“İşte, köyden on yumurtayla çıkan çocuğun öğretmen, subay, mühendis, milletvekili hatta cumhurbaşkanı olabildiği yönetime Cumhuriyet denir evladım.”
Biz başarıya imrenen, okuyamadığımız kitaplara dertlenen gençlerdik. Biz kumanyasında kitap taşıyan, okumaya doyamayan gençlerdik.
” Sürer, eker, biçeriz güvenip ötesine
Milletin her kazancı milletin kesesine
Toplandık baş çiftçinin, Atatürk’ün sesine
Toprakla savaş için ziraat cephesine
Biz ulusal varlığın temeliyiz, köküyüz
Biz yurdun öz sahibi, efendisi, köylüyüz…” (Ziraat Marşı)
Sevgili Müjgan ile harika bir ortak okumanın sonuna geldik. Öyle bir kitap okuduk ki ne desem eksik, ne desem az kalacak. Çok etkileyici, uzun yıllar hafızamdan silinmeyecek bir dönem romanı. Eşlik ettiğin için çok teşekkür ederim canım Kocaman bir teşekkür de beni bu kitapla buluşturan o özel yüreğe. Sağol, var ol bitanem
Cumhuriyet tarihimizin en önemli projelerinden olan “Köy Enstitülerinin” kuruluşu, yurdun dört bir yanından gelen idealist, pırıl pırıl gençlerin okuma azmi, Tonguç Baba, Hasan Ali Yücel ve İsmet İnönü’nün büyük emeklerle kurduğu, benzersiz eğitim yuvaları. Tarihten tarıma, hayvancılıktan inşaata, müzikten çevirmenliğe, genel kültürden sosyal hayata her türlü bilginin verildiği, büyük bir yıkımdan çıkmış genç Türkiye Cumhuriyeti’nin ayağa kalkma mücadelesi ve Atatürk’ün ilkelerinden koparak bu büyük projenin nasıl yalanlarla, iftiralarla, siyasi hırslarla yerle bir edildiğinin romanı.
1940 ile 1980 yılları arasında yaşanan tüm gelişmeler Köy Enstitüsü mezunu Fikret ve Sabia’nın gözüyle sunulmuş bizlere. Bir yandan ülkede yaşanan sancılı olaylara şahit olurken, bir yandan da iki kahramanın inanılmaz aşkına tanıklık ettik. II.Dünya Savaşı’nın ülkemizdeki etkileri, 60 Darbesi, Toprak Reformu, DP’nin kuruluşu, Marshall yardımı, sağ-sol çatışmaları ve niceleri. Ülkenin siyasi yaşamına yön veren isimler Menderes, Demirel, Özal ve diğerleri. Nuri Demirağ, THK, Tomtaş, Atatürk Havalimanı, Esenboğa Havalimanının ismindeki ironi. Eğitime vurulan sekte, ekonominin kötüleşmesi, dışa bağımlılık, sanayileşme ve tarımın yok oluşu, üreten toplumdan tüketen topluma geçiş ve daha neler.
Fikret ve Sabia yanında kimlerle tanışmadık ki. Avukat Tarık, Doktor Sabia, Sahaf Mehmet Amca, Leyla ama illede Fatma. Üstüne iki kere kuma gelen, yok sayılan, köşeye atılan, okutulmamış, değer görmemiş Fatma. Seçimler, vazgeçişler, fedakarlıklar, vatan sevgisi, aşka olan inanç. Dramatik bir kurguyla harmanlanmış yakın Türkiye tarihi.
Dediğim gibi ne desem eksik kalacak kitap için. Şiddetle tavsiye ediyorum. Yazamadıklarımı siz okuyun. Eminim hak vereceksiniz okuyunca, nasıl yorumlanır ki bu kitap diye. Gözyaşları ile kapattım son sayfayı. İyisi mi siz alın ve okuyun mutlaka.
KEŞKE, yaptığımız hataların gecikmiş çığlığıdır.
Cahil insan inat olur. Hakikati anlatmak için yüreğini tüketirsin, dinlemez.
İnsan veda ederken bir daha görüşmeyeceğini ve ne kadar çok özleyeceğini kestiremediği için vedalar kısa sürüyor.
Önüne çıkan fırsatları biçimlendir, hayallerini işle, engelleri aş, yolunu aç. Sen sen ol evlat, mutlu olmak istiyorsan aşkına ve hayallerine sahip çık.
Ne zaman köylümüz, şehirlimiz, erlerimiz, generallerimiz, kitabı da kumanyasının yanına koyacak duruma gelirse o gün Türkiye gerçekten kurtulmuş olur. (İsmet İnönü)
Gelişmemiş ülkelerde kadın olmak ne zordu… Coğrafya en çok da kadının kaderini belirliyordu.
Düşmanın cephesinden bakınca doğrudur, kitap silahtır. Çünkü okuyan toplumlar kendini yönetir.
Bilgisi az olanın dünyası küçük, penceresi dar olur.
“Tayyare mevzuu her açıldığında ‘Biz ki 1926-1942 arasında 7 ayrı modelde 212 uçak üreten ülkeydik, bu gavurlar ve uşakları yüzünden bu hale geldik’ der, peş peşe tütün sarar, canının sıkıntısını hafifletmek için Cumhuriyetin ilk yıllarında 30 Ağustos’un Zafer ve Tayyare Bayramı olarak kutlandığını anlatırdı.”
…. Ahhh! Sevgili Ahhh! Eskidendi herşey Çoook eskiden…. Bizden geçti artık Hata bizde be Sevgili Biz gideni çok abarttık. Hem de çok… Eskisi gibi özlemiyorum Özleyemiyorum ki Seni. Eskisi kadar aklımda değilsin ki Hatırlayamıyorum bile Seni. Eskisi gibi zaten sevemem ki Eskisi gibi diyorum Eskisi gibi. Sayende Güvenmemeyi de öğrendim....
SEKÜDER Yılbaşına Özel Sergisi 24 Aralık-23 Ocak tarihleri arasında sanat severler için kapılarını aralıyor. Piyano resitali eşliğinde gerçekleştirecek sergide Ressam Berrin İÇMELİ KORUCU DA yeni tablolarıyla birlikte sanat severleri sergide karşılayacaktır. Ankara Bestekar Cad. Özgür Apt. 28/11 Kavaklıdere’de açılacak olan karma sergi çeşitli ressamları ve sanat severleri ağırlayacak olup 2022’nin...
Bir kulaklık sarkıyor böğrüne, Firari vicdan , Bölüne bölüne takside. Ödemesi bitmez sanki bu hukuksuzluğun, Zor değil bunu anlamak; Lakin steteskop bozuk düzen. Eziliyor böcek ayak ucuyla, Çığırtkan acılarıma dilin suskun. Kalp atmıyor gibi atıyor, Helallik istiyor gece öldürürken. İlk aktarma istasyonunda , Aktardığım kadarını bırakıp sana , İnmeliydim vagondan....
“Ah! Ah! Sen yok musun sen, ah!” … “Ah! Ah! Nerede o eski günler, ah!” … “Ah! Keşke o hatayı yapmasaydım.” … “Ah” var, “ah” var; değil mi? Bazen şikayet, öfke, bazen pişmanlık, acı, bazen de hüzün ve özlem… Derin bir duygusallık içeren bir nida kelimesi “ah”… “Keşke” ve “iyi...
GÖRÜNCE Ali Akın (Albazoğlu) Yüreğime düştü köz, Kız ben seni görünce. Dinlemedi kalbim söz, Kız ben seni görünce. Hayel kurarım hayal, Var bende bir garip hal, Ben bana yazdım masal, Kız ben seni görünce. Ne türküler söyledim, Günü güne ekledim, Yollarını bekledim, Kız ben seni görünce. Aklımı aldın baştan, Kaçamam...
Halide HALİD Araştırmacı yazar Yıllarca ev sahibine kusursuzca hizmet eden tahta kapı gün gelmiş eskimiş ve bayağa yıpranmış. Bunu farkeden ev sahibi onu kırarak yerine demir kapı takmış. Gel zaman git zaman, demir kapı paslanmış. Ev sahibi onu temizleyip, yeniden boyamış. Tahta kapı ise fırlatıldığı köşeden demir kapıya gülerek böyle...