EN OLMAZINDA GECENİN
KARANLIĞIN ETEĞİNDE TİTREDİ GÜN!(*)
Ansızın
Uyanır da bir gece yarısı,
Tutmaz olur da uykuların,
Bırakmaz yakanı…
Bir “konuk” gibi
Gönlüne düşer,
Aklına o geliverir.
Belki de çoğu bilmez,
Kim bilir, beklediğin hangi konuktur,
O “en olmazında gecenin”…!?
Bilirim,
O gün bugündür,
Devleşir oldu “bir başınalık”ların ve dahi “yalnızlık”ların.
“Kavuşmaların da ayrılıkların gibi hep gölgelenir”.
Bir başınalıklara ve dahi yalnızlıklara direnişin,
“Bir granitin zamana karşı direnişi” gibidir.
Anılardır ağlayan,
Ağlayan yüreğindir.
Oysa tek bir ereği/dileği vardı:
“Karanlığı”
-diyordu,
“Birlikte boyamak aydınlığa…!”
Ve “yeniden doğmazsak”
-diyordu,
“Aralanmayacaktır
Karanlığından
Gün…!”
Gelgelim,
Bir “şiir”,
Bu şiir kadar kısaydı ömrün.
Ve ölümü,
Bir “karanfil” gibiydi;
“Geçkin”,
“Hazandîde”,
“Keçisöğüdü”,
“Solgun!”
Donakaldı cümle âlem,
Gözlerinde dondu o gün,
Tarihe bırakılan
-düşülen iz!
O andı;
Takvim
“Bin Dokuz Yüz Otuz Sekiz”.
Aylardan
“On Kasım”,
Saat
“Dokuzu beş geçe”,
“Karanlığın eteğinde titredi gün!”
(*) Bkz. COŞKUNSU, Zeki; “O Bir Yıldız Parçası…!”, ss. 59, 73[iki ayrı şiirimin “ufak bazı rötuşlar(düzeltme amaçlı değiştirmeler)” eşliğinde, tarafımdan “revize” edilerek, yeniden gözden geçirilip-düzenlenerek], Kalkan Ofset & Cinas Grafik, (1. Basım), Ankara, 2005.