Soğuk bir kış günüdür. Akif, karlı yolda evine doğru ilerlerken, yan sokaktan aniden önüne çıkıveren üstü yırtık pırtık adamı görünce içi sızlar ve hiç düşünmeden paltosunu çıkarıp adamın üzerine geçirir. Onun anlayışı; mazluma merhamet, zalime acımaktır.
Asıl ismi Rağıf olan Akif, Osmanlı’nın hasta adam olarak adlandırıldığı zamanlar dünyaya gelmiştir. Arapça, Türkçe ve Fransızca biliyordu. İlk okuduğu eser ve ömrü boyunca feyiz alacacağı Fuzuli’ den başkası değildi. İlk şiirlerini Baytarlık mektebin de yazmaya başladı. Bu eserler çeşitli dergi ve gazetelerde basılır. En önemli eserleri olan ^Küfe^ ve ^Seyfi baba^ Sırart-ı Müstakim’ de yayınlanır. Görevi icabı 2. Gittiği medine ziyaretin de ^Sırat-ı Müstakimi^yazar.
Milli mücadele dönemine gelindiğinde Akif yerinde duramaz Anadoluyu gezmeye başlar ve halkı Milli Mücadele katılmaya davet eder.
Ankara Hükümeti’nin kurulmasından sonra İstiklal Marşı yazılması kararlaştırılır. Bunun için bir yarışma başlatılır ve ödül olarak 500 lira verilecektir.
Akif, vatan için bu kadar müessir bir şiirin karşılığında para verilmesini gururuna yediremez ve yarışmaya katılmaz.
Bu esnada yarışmaya 724 şiir katılır. Aralarından 7 tanesi seçilir fakat sonuç yinede vahimdir.
O sırada maarif vekili Hamdullah Suphi efendi Akif’e bir mektup yazar. Suphi beyi ve arkadaşlarını kıramayan Akif, Taceddin dergâhına kapanır. Bir sabah ezanı vakti gönlü coşarcasına yatağından fırlar kâğıt, kalem aramaksızın eline geçen bıçakla günümüzde gururla okuduğumuz o dizeleri duvara kazımaya başlar.
Meclise ulaşan şiir bazı milletvekilleri tarafından ısmarlama marş mi olur dense de, yüksek oyla 12 Mart 1921 yıllında kabul edilir ve milletvekilleri bu şiirin okunmasını isterler. Hamdullah Bey tarafından okunan marş, ayakta dinlenir.
Akif, zorla eline verilen 500 lirayı Kızılay’a bağlı fakir çocuklar ve anneleri için yardım toplayan bir kuruma bağışlar.
Büyük taarruz döneminde ise savaşa oğlu ile birlikte katılır. Ve o dönem ‘’ BÜLBÜL’’ şiirini yazar.
Büyük şair, bütün şiirleri olmasa da çoğunu ‘’SAFAHAT’’ adlı eserinde toplar.
Akif, aynı zamanda Batılılaşma yanlısı Tevfik Fikret ile ters düşer. Dini yönü ağır basan Akif ‘Sanat, sanat içindir’ görüşünü benimsemez. Ve Tevfik Fikret ve yandaşlarına
yani Servet-i Fünun Edebiyatı’nın temsilcilerine “üç beş beyinsiz inek” der. Milli şair, “Bunlar filozof hepsi; fakat pek çoğunun mektebi yok” diyerek eleştirilerini artırır. Akif’in yazdığı o meşhur dizeler ise şunlardır:
“MEKTEBİ OLMAYAN FİLOZOFLAR”
Şimdi Allah’a söver,
sonra biraz bol para ver,
Hiç utanmaz
Protestanlara zangoçluk eder.”
1930 yıllarına gelindiğinde ölümü beklerken ziyaretine gelen arkadaşının ‘‘İSTİKLAL MARŞI ‘’ tekrar mı yazılsa veyahut değişikliğe mi gidilse dediklerini duyar. Ve hasta haline bakmaksızın, yatağından fırlar ve ‘’ RABBİM BU MİLLETTE BİR DAHA İSTİKLAL MARŞI YAZDIRTMASIN’’ der.
Akifi, anlatmaya ne satırlar , ne de kelimeler yerer gönlü vatanla atan üstada selam ve dua ile…