Vurma mızrabını sazın teline Teller mahzun olsa tanbura ağlar Her akan suları katma seline İçerden coşarsın sel gibi çallar * Sözünü söyleme sorulmuyunca Torun çekme düzen kurulmuyunca İçme her göllerden durulmuyunca Ok olur batar ki ciğerin dağlar * Her gördüğün kaba elin uzatma Yolların itirip kendini çatma Gönül yapmıyınca geceleri...
ASLAN OĞLUM Çalış çalış aslan oğlum Uzaya çıkarsın belki Uzaya çıkacam diye Dünyayı yıkarsın belki Çalışta nereye kadar Kimisi ömrünü adar Ahirette yok mu radar Kendini tıkarsın belki Dünyanın var mı değeri Kime vurduk biz eğeri Döğeri bildim döğeri Dünyadan bıkarsın belki İşleyen demir paslanmaz Kimse kimseye yaslanmaz Alparslan bunlar...
Çıplak ayaklı kan elleri Ve gözleri merhamet dileniyor Lakin sokak lambasın da ısınan yüreği, üşümüş zihniyle , boydan boya uzanmış kaldırım taşlı geceye… Yoksulluk haritası çizer yer yüzüne, her kıvrımında siyah kalem meyva ve sebzeler…. Küflü ekmek, çürük peynir ve cılık yumurta yerleştirir hayallerine Orada yaşam yok , merhametli insanda...
AĞLADIM Dilaver Karagöz … Bu gece yine aklıma düştün Seni senden uzakta andım Haram hayallerimden utandım Ellerinden tuttum, tuttum bırakdım Dolaştım yine bizim sokaklarda Pencerene baktım, baktım yandım Ömrü kısa bakışlarını ömrüme aldım Gülüşünü özledim, özledim ağladım Ben yine o eski masum buluşmalarda Siyah saçlarını tuttum, tuttum saldım Sonu olmayan....