Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
13°C
İstanbul
13°C
Az Bulutlu
Pazar Hafif Yağmurlu
12°C
Pazartesi Az Bulutlu
12°C
Salı Az Bulutlu
13°C
Çarşamba Açık
13°C

Hücre Daralır, Ses Genişler

Hücre Daralır, Ses Genişler

Buğra Kavukçuoğlu

Düşünce; pasaport sormadan sınır geçen bir kuştu bir zaman
Kanatlarına damga vuruldu: izinli uçuşlar harici yasak
Gök kime aittir? Rüzgârın nüfusu var mıdır?
Sorular, sorgular, insanın doğuşuyla yaşıttı
İfade; meydanda satılan simit gibiydi önce, herkesindi
Sonra fiyatı yükseldi, satın almak yetmedi
Kimlik gösterdin, sicilin konuştu, korkun imzaladı fişini
Artık simitçilerin hepsi sivil polisti

Otorite; beton gibi kurudu, griye çevirdi sokağın sesini
Duvarlara yazılan şiirleri çocukça buldu
Oysa çocuk değildi yazanlar, gelecekle öpüşenlerdi
Umutlarını henüz karalanmamış bir göğe çoğaltanlardı, baş harfleri titrek

Diktatör; adını duyunca gökyüzü bile bir adım geri çekildi
Gölgesi güneşten uzun, uzun, upuzun bir adamdı
Sesi devlet dairesi koridorlarından yankı çalardı
Kahkahası yoktu ama herkes gülüyordu kadrajda
Korkudan alkışlanan bir tek kişilik gösteriydi hepsi

Ama bir gün ses göğüs kafesinden dışa doğru kırıldı
Bir genç sordu değil, ilan etti: “Taçsız bir kralı kim ciddiye alır?”
Sözü susturmak istediler, imzalamak, mühürlemek, kayda tıkamak istediler
Oysa ses onda değildi: mahalledeydi, evdeydi, sokakta
Parmak izi bırakmayan ama çoğulca büyüyen bir cereyandı
Fısıltıdan başladı umut, gürleşince isyan oldu
İsyan çoğalınca çoğul değil, tek bir gök oldu

Fermanların düzeni yıkıldı, sicilin dili şaşırdı
Hücre daralır sandı gök, gök daha da gürledi
Söyleyen değil, söylenen konuştu herkeste
Söz kurmaktan değil, söz olmaktan korkmadı
Çünkü kimse eşit değildi artık — herkes özgürdü

Kralın korkusu uzadı; gölgesi değil, yalnızlığıydı
Hezeyan bir darbe gibi değil, çürüme gibi dağıldı dilinde
Dua mırıldandı ilk kez: “Ses kesilmesin ama bana değmesin”
Öfkenin kudreti değil, korkusu günceldi
Ayna sustu; çünkü aynalar da tanıktan halk safına geçmişti
Mikrofonu yoktu gencin ama sesi vardı her yerde
Evlerden, parklardan, turnikelerden sızan bir akımdı
Güncel kalınca kopyalanamaz oldu
Kopyalanamaz olunca yenilemez oldu
Yenilemez olunca kral fikrini devirdi

Taşlar yer değiştirdi caddede
Taç değil, kelimeler düştü saraydan önce
Fermanı yedi rüzgâr, artığını halk içti
Kral korkmadı yenilmekten, yenilmiş olmaktan korktu

İsyan zirvesine ulaştı, arşivler yandı korkunun
Taçsızlığın alevi tarih yazdı yeni alfabeyle
Karanlık bir hüküm değil, kanıttı artık
Ve özgürlük yanınca kül değil ışıktı
Işık çoğul değil, çoğaltandı artık

Kral yıkıldı, söz yıkılmadı
Saray düştü, gölge değil adam düştü
Ve tarih son hükmünü gür, taçsız, kayıtsız attı:
“Kral yıkıldı, satır kaldı — ve satırın ordusu taçtan uzundu.”

Ve son kez gök değil, halk konuştu, ateş değil irade parladı:
“Ne hücre duvarı kalır, ne de taç; özgürlük yanmaz, yanınca aydınlatır.”
“Kral yıkıldı, satır kaldı — ışık taç giymez; ama taçları söker.”
“Kral yıkıldı, satır kaldı; satır asla boyun eğmez — fakat ışıkla diz çöktürür.”
“Kral yıkıldı, satır kaldı; çünkü hüküm tekilse karanlık olur, çoğalırsa ışık.”
“Kral yıkıldı, satır kaldı — ve satırın ordusu taçtan uzundu.”

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.