

İCLAL AYDIN
336 SAYFA
***Sanki şahane bir bütündüm bir zamanlar. Bin parçalı bir yapboz gibiydim. Bir gün tam ortadan bir parçam düştü sanki. Sonra bir tane daha, sonra bir başkası daha.
Bir solukta okunan, oldukça etkileyici (hele bir bölüm var ki ülke gündemiyle çok örtüşen, beni gözyaşlarına boğdu) bir kitap oldu Salkım Sokak No:3 Babasının tayini nedeniyle İzmir’e gelip, genelde göçmen ailelerin yaşadığı bir sokağa yerleşmeleri ile başlıyor Mert’in hikayesi, “kalabalık ailelerin iç içe yaşadığı, bahçesi büyük, kendi küçük müstakil evlerden oluşurdu Salkım Sokak ve neşeli bir rüya gibi başlardı her sabah” diye de devam ediyor. 90’lı yılların mahalle kültürü, sıcak komşuluk ilişkileri, temelleri sağlam atılan dostluklar, ilk aşklar, ilk kalp kırıklıkları, elbirliği ile üstesinden gelinen tüm zorluklar kitabımızın ana temaları.
**Mert, Edis, Ayda, Denis, Yiğit, Yunus Komiser, Şakir dede, Enisa hanım ve elbette Nevzat. İzmir zeybekleri, Rumeli türküleri, Boşnak halayları, birbiriyle hem derdini hem ekmeğini bölüşen, bulunduğu yeri yuvaya dönüştüren insanlar. Sımsıcak, çok bizden, nostalji yüklü, duygu dolu bir büyüme hikayesi.
**Mert ve arkadaşlarının çocukluktan yetişkinliğe geçişi sırasında yaşanan sevinçler, özlemler, ayrılıklar, kayıplar ekseninde ilerleyen hikaye kimi zaman gülümsetip kimi zaman hüzünlendirdi beni. Mert’e kızdım ara ara, Şakir dedenin kızlarına yaşattığı baskıcı hayata sinirlendim, babasının tüm baskılarına rağmen dimdik ayakta duran Enisa hanıma hayranlık duydum ama en çok Nevzat’a üzüldüm. Ahhhh Nevzat, neler biriktirdin o koca yüreğinde sen, içinde fırtınalar koparken herkese nasıl kol kanat gerdin?
**İclal Aydın okumayı severim. Hüzünlüdür çoğu zaman kalemi bana göre. Anlattıkları ile geçmişe götürür. Bu hikayesinde de hüznü, geçmişe özlemi sıcacık anlatmış. Hikayenin İzmir’de geçiyor olması, İzmir’i seven ve sık sık ziyaret eden biri olarak hoşuma giden ayrı bir yanıydı. Sağlık çalışanlarına şiddet, devasa inşaat projeleri ile doğaya ve İstanbul’a verilen büyük zarar, Aralık 1995 yılında İzmir’de yaşanan büyük sel felaketi, 1999 Marmara depremi Mert’in hikayesinin yanında eşlik eden diğer konulardı. Ben severek okudum ve elbette tavsiyemdir bu sancılı, duygu yüklü büyüme hikayesi.
*Hayat onların zamanında daha mı kolaydı, yoksa onlar mı birbirlerine hayatı kolaylaştırıyordu acaba?
*İmkansızlık ne garip bir kelime. “Sevmeye imkanım yoktu!” demeyiz hiç oysa. “İmkanlar el vermedi, okuyamadım, gidemedim,” filan dediğinde biri, kulağa yakın geliyor ama “İmkanlar el vermedi, sevemedik birbirimizi,” cümlesi ne akla yatıyor ne kalbe. Sevmenin imkanlarını kim belirliyordu sahi?
*Beklemesi uzun, yaşaması kısa bir şeymiş “mutluluk”.
*Kadınların dünyaya meydan okuyacak kadar güçlü olduğunu ve bu gücün her birinde farklı bir şekle büründüğünü anlamaya o gece başlamıştım.
*Bazen olmaz. Sonraki tüm ihtimallerden birinin doğuşudur bu.
*Bazen olmaz. Üzülme. Doğan yeni bir ihtimale çevir yüzünü.
*Öyle yıllardı işte. Şakir dede gibi varlıklı bir adamla babam gibi memur maaşıyla yaşayan biri aynı sokakta oturabilir, dere yatağına yapılmış bir gecekonduda kirada yaşan bir işçi kadının kızıyla onun torunu aynı okulda okuyabilirdi. Birine samimiyetle üzülmek için onu tanımak gerekmezdi. Hiç tanımadığın birinin sağlık haberine, başarısına, hatta sevincine bile içten sevinmek mümkündü.
-Uzun yıllar Türkiye’de yaşamış ve kendini tam bir Türk sayan Japon mimar Tatsuya Yamamato (1961-2010) kitapta bahsi geçen önemli bir isim, not düşmezsem olmazdı.
-Yavaş Tren/Atilla Atalay
Ebekulak/Atilla Atalay
Ölüm Nedeni Bilinmiyor/Ahmet Erhan
Kuyucaklı Yusuf/Sabahattin Ali hikayede bahsedilen kitaplar.
-Rüya Anıdan Sayılır mı/Ozan Ünal imzalı bir sergi çalışması yine kitapta bahsi geçen başka bir başlık. Ozan Ünal için, figüratif işleri ile heykel disiplininde hikayler yazan sanatçı deniyor nette.
-Başrolünde Julia Roberts ve Richard Gere’in yer aldığı “Pretty Woman” filmi (üniversite yıllarında Malatya’da izlediğim bir film) yine bahsi geçenlerden.
-Son olarakta şarkılar elbette.
O ağacın altını şimdi anıyor musun?
O güzel günler için bilmem yanıyor musun/Emel Sayın
Nice selden sonra kumdan ötede
Kardeşin duymaz eloğlu duyar/Zülfü Livaeli
LÜTFEN KİTAP OKUYALIM!!!
Arzu ORTAÖREN