238 sayfa
Annem kısmen haklı çıktı.Kısmen…
Bir yıl sonra sonbaharda, 12 Eylül sabahı o kütüphane “yıkıldı”ve ben altında kaldım.
12 Eylül 1980…
Babam eve gelmedi.
13 Eylül oldu, gelmedi.
14 Eylül doğum günümdü, yine gelmedi.
14 Eylül bitti. Ben uyudum.15 Eylül’ün ilk saatleriydi. Çocuk uykumdan seslere uyandım.
Askerler, polisler evimize girdiler. Ayaklarıyla, postallarıyla kırmızı halılarımıza bastılar. Babamla annemin bütün kitaplarını yerlere attılar. Annem dimdikti karşılarında. Bıyıklı bir polis bana, “Korkma yavrum, korkma sakın,”dedi. Acaba o kimin babasıydı? Acaba neler geçiyordu aklından? Annem hiç ağlamadı. Hiç korkmadı.Hiç. Askerler gittikten sonra kitapları toplarken ağladı. Yattığım yerden kalktım. Dokuz yaşındaydım ama o anda hiç öyle hissetmedim. Anneme yardım ettim. O güzelim kitaplarımızı topladık yerlerden. Annem çok ağladı. “Büyük Dünya Atlası”yerdeydi. Hiçbir şey olmamıştı ona. Yaldızlı yaldızlı bakıyordu bana. Annem atlası aldı yerden. Benim yattığım odaya götürdü, yatağımın üzerine bıraktı.”Al,”dedi, “Al, sen buna bak. İstediğin gibi bak.”
Dünya atlasına kavuşmuştum ama babam yoktu ortada,
“Babam nerede anne?”diye sordum.
“Gelecek,”dedi.
15 Eylül sabahı okulda, bayrak töreninden sonra, Semire Öğretmenim. “Babamın kitapları yüzünden galiba. Askerler geldiler dün eve. Babam gelmedi. Çok merak ediyorum ben babamı. Bir de öğretmenim… Sizin evin duvarlarında Nazım Hikmet’in şiirleri asılı ya, onları kaldırın siz, olur mu? Sizi de götürmesin askerler.”
Hayatımın en büyük mimarı. Bugün yazı yazıyorsam ilk ve en büyük sebebi.
Güzeller güzeli öğretmenim, dolan gözleriyle gülümsedi bana. “Korkma,” diye fısıldadı kulağıma. “Baban gelecek. Ben de indireceğim o şiirleri. Sakın korkma,” Yanaklarımı okşadı.
*******
Kendi yaşadıklarından kesitler, yaşanılan hayat hikayesini anlatıyor yazarımız
Hasibe Sezer