Jungleland… Yani “Orman bölgesi”…
Aynı zamanda, New Jersey yakınlarında 1926 yılında açılan ve egzotik hayvanların eğitilip yetiştirildiği, daha çok sirk benzeri bir eğlence parkının da ismi…
İşçi sınıfından insanların, sıkıcı hayatlarından kaçmak ve mütevazi hayatlarındaki küçük zevklerin tadını çıkarmak için aileleri ile birlikte gittikleri bir yer, o park…
“Saray Eğlenceleri” olarak da adlandırılan bu park, yıllar geçtikçe ışıltısı sönüp, gençlerin çeteler oluşturarak kavgaya ve şiddete başvurduğu bir yer haline gelince, 1969 yılında kapatıldı.
Çocuk seslerinin, kahkahaların ve coşkulu kalabalığın yerini artık sessizlik almıştı…
Sessizlik… Ormanın ürküten sessizliği…
Halk anlatılarında orman, kutsal kahramanların mitolojik şifreleri çözdüğü; kötü ve ölümcül ruhlarla mücadele edilen yerdir. Ölüm sessizliğine bürünmüş “Jungleland”, dünyaca ünlü Amerikalı rock şarkıcısı Bruce Springsteen için hem çocukluk anıları ile dolu bir yer; hem de masum ve neşeli yerlerin bile harap olmuş çorak arazilere dönüşebildiğine dair bir metafor…
Kökleri; “Tüm insanların yaşam, özgürlük ve mutluluğu arama hakkıyla eşit yaratıldığını” ilan eden Bağımsızlık Bildirgesi’ne dayanan Amerikan Rüyası’nın kırılmışlığının kaosu içinde, umudun neredeyse kaybolduğu distopik bir şehirde sıkışıp kalan talihsiz iki aşığın hikayesi…
Ve bu hikayenin gitarın tellerinde hayat bulmasıyla ortaya çıkan ve tüm zamanların en iyi yirmi üçüncü parçası sayılarak, adeta bir döneme ait kültürel bir mihenk taşı haline gelen Bruce Springsteen’in parçası; “Jungleland”…
“Buradaki şairler hiçbir şey yazmıyorlar. Sadece geri çekiliyorlar ve her şeyi kendi hallerine bırakıyorlar” ve “Şehrin altında iki kalp atıyor. Ruh motorları çalışıyor” derken, insanın karanlığının çaresizliği ve bu karanlığı aydınlatacak ışığa duyduğu özlem ile, yaşadığı çevrenin sert gerçekliğinden müziği aracılığı ile sevgilisi ve kendisini kurtarmaya çalışan talihsiz bir müzisyen, şarkısının sözlerinde de belirttiği gibi karanlığın ve ışığın sembolü haline geliyor; “Ve buradaki şairler hiçbir şey yazmıyorlar. Sadece geri çekiliyorlar ve her şeyin olmasına izin veriyorlar. Ve bir bıçak hızıyla, anlarına uzanıyorlar. Ve dürüst bir duruş sergilemeye çalışıyorlar. Ama yaralanıyorlar, hatta ölü bile değiller bu gece Jungleland’da.”
Okumak isterseniz devamı linkte..
https://www.truvaedebiyatdergisi.com/…/mahser-stephen…
Serhan Poyraz