…
Cumhuriyetin Yüzüncü yılının bu son gecesine bir biyografi ile veda edelim ve yeni Yüz birinci yılın ilk gününe de bu eserle girmiş olalım. Biyografik bir eser olması sebebi ile, bütünlüğünü bozmamak için eserden bir alıntı yapmayacağım. düşüncelerimi yazmaya çalışacağım.
Kitabı yazan şahıs, önemli bir biyografi yazarı. da Vinci’nin biyografisini yazan kişi. Yazar daha önceki biyografide, da Vinci’nin II. Beyazıd’a yazdığı mektubu atlamıştı. Sanırım bilinçli bir atlama idi… Bu biyografide de, aslında Atatürk’e hitaben, dönemin başbakanı olan İsmet İnönü’ye bir mektup yazıyor (dileyenler internette bulabilirler.). Yazar, ne hikmet ise bunu da atlıyor. Önemli insanların biyografilerini yazıyorsanız, diyalog kurdukları önemli şahsiyetleri de bilinçli/bilinçsiz atlamamanız gerekir. Neyse, bir not olarak buraya düşmüş olalım bu ciddi, kasıtlı ve aldırışsız hatayı…
Bunca hataya rağmen bu biyografi, sadece Eistein’in değil, o dönem yaşamış epeyce bilim insanına da temas etmiş.
Yazar arka kapaktaki sunuş yazısında;
Albert Einstein’in zihni nasıl işliyordu? diye bir soru sormuş.
Çok basit bir soru…
Özel ve gündelik hayatında sıradan ama, iş uğraştığı şeylere gelince tabii ki yüksek düzeyde işliyordu.
Yoksa dahi olması mümkün değildi.
Yine yazar, onu dahi yapan özellikleri neydi? diye sormuş.
Bir dahi de özellik tükenir mi?
Birkaçını yazayım ben;
İsyankar bir karakter.
İşinde ölçülü bir uzman.
Özel hayatına özentisiz ve hırçın.
Espriyi seven biri.
Unutkan.
Kızdırılmadığı zaman sempatik.
Bazen farklılıklar gösterse de mütevazi.
Evlenmeden önce eşine yazdığı mektuplar bile matematiksel.
Tanrı’ya hayran ama, bir deist.
Yani ona göre Tanrı büyük, en büyük dizaynın sahibi.
Böyle bir Tanrı başka işlerle uğraşmaz.
Uğraştığı işte ilkeleri fizik kurallarını ortaya koyarken inandığı Tanrı için kurduğu en ciddi cümle: “Tanrı zar atmaz.”
İleride bu kitaptan altını çizdiğim alıntılar yapacağım ama, on yedinci bölümün başlığı olan “Einstein’in Tanrısı” başlıklı kısımdan bir alıntı yazayım. B.D.
– – – – – – – – – – – –
Dindar mısınız sorusuna çok muhatap olan
Einstein diyor ki:
“Doğanın sırlarını, sınırlarını anlamaya çalıştığınızda, görebildiğiniz bütün yasalar ve ilişkilerin gerisinde incelikli, soyut ve açıklanamaz bir şeylerin kaldığını görürsünüz. Kavrayabildiklerimizin ötesine geçen bu güce duyduğum derin saygı, benim dinimdir. Bu açıdan bakıldığında gerçekten dindarım!” Sayfa 287.
Hatta inanması zor ama, 1932 yılında Spinoza derneğinde yaptığı bir konuşmada bakın ne diyor Einstein:
“İnsanlar düşüncelerinde, hislerinde ve eylemlerinde özgür değildir; yıldızların hareketleri kadar bunlarda nedensel olarak belirlenmiştir.” Sayfa 292.
– – – – – – –
Evet, dini böyle algılıyor ve böyle bir dinin Tanrı’sına da hayran.
ikinci alıntıda en vurgulu ve önemli kelime “nedensel” kelimesi. Onun gibi bir bilim insanı böylesi bir cümleyi ancak, zamandan ve mekandan münezzeh Allah’ı tastik edip, tasavvur edebildiği için kurar. Bilahare günü gelince bu konuya dönmek üzer diyelim ve eserin künyesini de yazalım. B.D.
Einstein- Yaşamı ve Evreni.
Walter İzaacson.
Çeviri: Tufan Göbekçin.
Dördüncü baskı 2022.
488 sayfa.