KAPI TERCİHİM
Necati AÇIKGÖZ
…
Söyler misin arkadaşım, gördüğün şu kapıdan içeriye girmek mi zor, girip de çıkmak mı? Bana bu konuda fikren yardımcı olabilir misiniz?
Vallahi neden bahsettiğinizi tam olarak kavramış olmasam da;
zor olabilmesi için de bir neden göremiyorum. De ki, işinize gelmedi ya da hoşunuza gitmedi; illaki birilerine hesap vermek zorunda değilsiniz. Şahsi görüşüm odur ki, nasıl girmiş iseniz içeriye, öyle de çıkıp gidebilirsiniz. Tabi durum gönül işleri ile alakalı değil ise!
Alakalı ise şayet; ha…işte o zaman işin rengi değişir. O mekana girmek evvela baştan mangal gibi yürek ister. Bu giriş zaten başlı başına bir derttir emek ister, çaba ister azimli duruş ister. Orada kalmak ayrı bir dert; oradan sıyrılıp çıkabilmek ise apayrı bir dertir. Sakın bulaşma ha…! Yanarsın diyeceğim, amma o ocakta yanıp kavrulmamış ise yürek; o yürek ham kalır! Kavun olmaya yüz tutmamış kelek misali ham! Tabi ham kalınca da tadı, tuzu olmaz önüne serili hayat sofrasının.
İllaki gireceksin o kapıdan içeri.
Hem de canının yanacağını bile, bile
Sonrası sana kalmış. Sevginin dozu belirler o mekanda kalıp kalmama tercihini. Dedim ya; girmesi bir dert, ateşinde yanıp kavrulması bir dert. Kim bilir belki de esiri olup kalması da ayrı bir dert.
Tercihim mi?
Sonuncusunu alayım…