MUTFAK ÇIKMAZI
TAHSİN YÜCEL
144 SAYFA
Yedi gün dediğin o kadar uzun değildi, insanları unutmaya yetmezdi. Ama yıkmaya yeterdi, değerleri, amaçları, sevgileri kül etmeye, baştan sona değiştirmeye yeterdi.
Değerli dostlarla çok güzel bir okuma gerçekleştirdik. Sevgili Gül’ün tavsiyesi ile hem yeni bir kalem tanımış oldum hemde etkileyici bir hikaye ile kesişti yolum. Bu yolculukta bana eşlik eden değerli dostlar
Lider Ersan
Azime Matlı
Gül Güleryüz ve
Bahar Esen ‘e kucak dolusu sevgiler ve teşekkürler yolluyorum. Büyük keyifti sizlerle okumak ve sonrasında kitap üzerine sohbet etmek.
İlyas Divitoğlu. Köklü, görmüş geçirmiş bir ailenin üniversite okuyan başarılı bir genci. Okul hayatı oldukça parlak olan İlyas, dedesi gibi Yargıtay üyesi olmayı hedeflemiş kendine. Her ne kadar köklü ve tanınan bir aile olsalarda biraz iş bilmezlikleri, biraz savurganlıkları, biraz da eli açık ve cömert oluşları bu saygın aileyi zor geçinen bir hale sokmuş son yıllarda. Şimdi tek umutlarını okuyup yüksek mevkilere gelecek, onlara eski parlak zamanlarını yaşatacak İlyas’a bağlamışlardı. Büyük bir adam çıkacaktı aralarından, güvenleri, umutları sonsuzdu ailenin. Büyük bir adam çıkacak ve onları eski şaşaalı günlerine döndürecekti.
Tüm ailenin sorumluluğunu omuzlarında taşıyan Divitoğlu, kıt kanaat geçinen ailesinin yolladığı harçlıklarla geçiniyordu okumak için geldiği büyükşehirde.
Başlarda herşey yolundaydı elbet. Bölümünün ve hocalarının gözdesi İlyas’ın hayatına Emel girdi bir gün. Bizim çalışkan, akıllı, ailenin tüm yükünü üstlenmiş delikanlımız aşık oluverdi bu esmer, ufak tefek kıza.
Fakat işler umduğu gibi gitmeyip, Emel tarafından kabul görmeyen aşkı sonun başlangıcı oldu hem İlyas hem Divitoğlu ailesi için. Aile baskısı ve aşk acısı ile baş edebilmenin yolunu mutfakta buldu birden ve günlerce kendini eve kapatarak çeşit çeşit yemekler yapmaya başladı. Ta ki o acı güne kadar.
Başta da belirttiğim gibi tanışma kitabım oldu yazarla ve hem anlatımını hem hikayeyi çok sevdim. Büyükşehirde bocalayan, kendi kimliğinden çok aile adı ile Divitoğlu olarak anılan, üstüne birde aşk acısı yaşayan İlyas’ın öyküsünü okuyun derim. Hepimizin sorunlarla baş etme şekli farklı elbet. Kimimiz alışverişe veririz kendimizi, kimimiz film ve diziye, uyku da ararız bazen çareyi, bazen de herkesten uzakta doğada. İlyas tercihini yemek yapmaktan yana kullansa da çareyi doğru yerde mi aradı dersiniz? Okuyun ve neler hissettiniz bizlerle paylaşın derim arkadaşlar.
Evet, çok yalnızım. Çok yalnızım.
Herkes kendi ölüsüne ağlardı, herkes kendine ağlardı. Yıllanmış yaralar yeniden kanardı yüreklerde, herkes kendi yitiğini düşünürdü, kendi ölümünü görürdü, unutuverirdi yeni öleni.
İlyas bir taneydi, İlyas eşsizdi. Çünkü İlyas her şeyleriydi; parlak gelecekleri, şanlı geçmişleriydi…
Boş ver demek kolaydı ya, boş vermek güçtü…
LÜTFEN KİTAP OKUYALIM!!!
Arzu ORTAÖREN