Umut olur uzanırdın adın düştükçe dilime Birlikten söz ederdin hep dokunduğumda eline Kader kıvanç ve tasada benim en zor günlerime Hep teselli olacaktın verdiğin söze ne oldu Kapalıydı gönül kapım açtın içeriye daldın Ben kovmadım sen çıkmadın yerleşip orada kaldın Ben Yusuf um dediğimde, kendini Züheyla sandın Hep benimle kalacaktın...
“Krallar gibi yaşamak… Kral gibi…” Yukarıdaki sihirli sözcükler yüzyıllardır söylenen, yaşamın içinden süzülüp gelen önemli bir gerçeğe tanıklık ederler. Krallar gibi yaşamak demek: Keyfince, canının istediğini yaparak, emrinde birilerini çalıştırarak, kimi zaman savaştırarak kimi zaman boyun eğdirerek, kendi kuralları dâhilinde zorlanmadan, kısıtlanmadan, düşünce ve davranışta serbestçe yaşamaktır… Kral...
ADALET KUŞ OLMUŞ! -Utandın mı? Hayır! Neden utanayım ki? Ben muktedirim, istediğim gibi davranmakta benim hakkım! Bu isteğe, herhangi birilerini, herhangi bir yerde gereğinde sorgusuz, sualsiz darp etmekte dahil. Acımam! Böyle biline. -Nerede geliyor, bu yoğurdun bolluğu? Dün beyaz Türklerindi bu hak, bu gün bilakaydışartsız bizim anlıyormusun? -Anlıyorum, anlamasına da;...
İyi akşamlar arkadaşlar! Paylaşmak istediğim eser, çok yüksek bir mertebede görev yaparken, talihsiz bir şekilde; vatan hainliği ile suçlanıp, sorgusuz, sualsiz zindana atılan ve idama mahkum edilen, İ.S. 480-524 yılları arasında yaşamış, tam bir hikmet arayıcısı olan filozof Boethius’un, sıradan insanlar için dramatik olabilir ama, onun gibi bir devlet adamı...
Ey kardeşCemre nedir bilir misinAteşKor halindeki ateştirVe baharın müjdicisidirÜç cemreden bahsederlerIkinci cemre suyaÜçüncü cemre toprağa düşermiş, derlerÇoğu insan dördüncü cemreden bihabermiş meğerSende sorma sakın, dördüncü cemre nedir, diye kardeşDördüncü cemre yüreğe düşendirYa bir güzelin sevdası, ya bir ayrılık acısıYa da onulmaz bir derdin bitmeyen çilesidir