Servet-i Fünun edebiyatı, Türk edebiyat tarihinde estetik duyarlılığın, bireysel iç dünyanın ve modern yalnızlığın en belirgin biçimde işlediği dönemlerden biridir. Tanzimat’ın toplumsal mesele odaklı yapısından sonra Servet-i Fünun; sanatın toplumdan bağımsız bir değer olarak görülmesini savunmuş, bireyin iç dünyasını, psikolojik dalgalanmalarını ve ruhsal çözülmelerini edebi bir zemine taşımıştır. Bu nedenle...
Bu sabaha; Yine her sabah gibi! Hayalini kuruyorum Adımlarını yoruyorum Gözlerini koyuyorum Doymak mı hiç sanmıyorum. Suçlu bendim sevgilim Kötü kader peşimdeydi Korkuyordum ayrılığa yakalanmaktan Ara sokaklara koşuyordu ayaklarım Pıranga ömrümde Kelepçe gönlümde Yine yakalandım ,yine yakalandım. Husursuzum; Dışarda saçlarından rüzgar Hayalin hücreme uzanır yatar Kusursuzum; Zindanda yine aşk var...
Dünyayı eksenle ikiye bölen Hayali bir nokta isem, kime ne. Kural, kaideye uymazmış cismim; Her kalıba sığmıyorsam, kime ne. Mecbur etme beni mihnete, arz’a Yalan niyet etmem, sünnete, farza Hele senin cebrettiğin* şu tarza Rükû, secde etmiyorsam kime ne Vicdanımdır, beni hakka kul eden Edebimdir, kem sözleri bal eden İrfanımdır,...
Merhaba yasaklı sevdam Bir eşkıyanın geldiği kaçak yollardan geldim sana Issız karanlık gecelerden Cebimdeki sana yasaklı kelimelerden Ay ışıdığında yaktığım sigaramın dumanından Kaçak yollardan geldim sana… Merhaba yasaklı sevdam Sana senden çok uzaklardan geldim Sen hayatının baharında bir fidan Ben ise yolunu aşmış bir çınar Seni yasaklı sevdim kanunda olmamasına...
ÜZÜLME Üzülme ! Yalnız değilim. Yüreği yavan insanlardan geçince, kuşlar yoldaşım oldu. Hem canım da sıkılmıyor artık. “Yere düşen her yaprağın hazin bir hikayesi varmış” diyorlar. Senin kadar güzel masal anlatamasalarda, vakıt geçiyor işte. Gündüzler kısa burada, tek sıkıntım uzun gecelerde. Bıraz da soğuk ve ayaz var, bilirsin sevmem...
Özgürlüğün ateşi yanmaya başladığında onu hiçbir güç söndüremez! Marlon Brando’nun unutulmaz performansıyla hayat verdiği Sir William Walker, karanlık bir sömürge düzeninin içerisinde kıvılcımı çakan adamdır. İsyan, entrika ve ihanetin iç içe geçtiği “Burn! Queimada (İsyan)” sadece bir devrim hikayesi değil aynı zamanda güç ve vicdan arasındaki sert yüzleşmedir… Sinemada gerçekçilik...