Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
19°C
İstanbul
19°C
Az Bulutlu
Salı Az Bulutlu
20°C
Çarşamba Az Bulutlu
19°C
Perşembe Hafif Yağmurlu
18°C
Cuma Az Bulutlu
20°C

ADMİN

   

    NECATİ TOSUNER

    11 Ekim 2025 12:11
    9
    A+
    A-

    Taylan Özgür Köşker

    Yazarların yaşam öyküleri her zaman ilgimi çekmiştir. 

    Dostoyevski’nin Suç Ve Ceza romanını okuduğum günlerdi. Liseyi yeni bitirmiştim. Eve kendimi atar atmaz tıpkı Raskolnikov’un kendisini hızla sokağa atması, sesli sesli heyecanla söylenerek dışarı çıkması gibi kitaplarıma gömülüyordum. Suç Ve Ceza’yı, o unutamadığım odamdaki pencereye bakan beyaz masamın başına oturarak yutarcasına okuyordum. 

    Sonraları bu olağanüstü yazarın yaşamöyküsünü okudum. Babasının asker olması ve  onu baskıcı bir biçimde yetiştirmesi  Dostoyevski’yi ve kardeşini hayal dünyasına ve masallara ve kitaplara sürüklemişti.

    Daha sonraları okuduğum tüm yazarların yaşamöykülerini merak ettim. Yaşar Kemal’in henüz dört yaşındayken amcasının kurban keserken bıçağın gözüne saplanması sonucu sağ gözünü yitirdiğini, babasının cuma namazında evlatlık oğlu tarafından gözü önünde öldürüldüğünü öğrendim. O günden sonra kekeme oluşunu ve on bir yaşına dek kekeme olarak kalışını… Sonraları türküler, efsaneler, şiirler söyleyerek bu kekemelikten kurtuluşunu… Adana’daki Ramazanoğlu Kütüphanesi’ne kapanarak yüzlerce kitap okuduğunu… Ve Kayseri’de askerlik yaparken Tolstoy’un Savaş Ve Barış’ını okuduğunu…

    Yazar Muzaffer İzgü’nün Cumhuriyet Bayramı’nda bando mızıkayla doğduğunu, küçükken gazozculuk, darı(mısır) satıcılığı yaptığını ve çok yoksul bir çocukluk geçirdiğini öğrenmiştim…

    Son yıllarda keşfettiğim bir diğer yazar da Necati Tosuner… 

    Necati Tosuner… “4 yaşımdayken evdeki tavandan asılı salıncaktan düştüm. Şimdi süreç diye çok moda bir laf var. Doğrusu, çok sancılı bir süreç oldu: Bütün çocukluğum ve ilk gençliğim sancılar içinde geçti. Yine de, vücut istediği biçimi aldı.”  diyor. 

    Bu kazanın sancısını ve acısını yıllarca çeken yazarın vücudu, tam olarak on altı yaşına geldiğinde şekil alır. Fakat yazar için daha da sancılı bir dönem başlar. Kambur olmanın ağırlığı omuzlarına yüklenir. Öyle ki su testisini bile kamburuna benzetmeye başlar. Yaşadıklarını şu sözlerle anlatır:  “  Bugün yetmiş yaşında olmak ve kambur olmak o kadar önemli değildir, ama on yedi yaşında olmak ve kambur olmak bir rezalettir. Bu toplumda hele bu toplumun değer yargıları altında kambur olmak daha büyük bir rezalettir.” 

    Necati Tosuner’i özetleyen, anlatan en güzel sözler çocuk kitaplarının yayınlandığı yayınevinin söyledikleridir:

    ” Şiirsel bir yalınlık içindeki kusursuz Türkçe kullanımıyla kısa öykü türünün ustalarından sayılmaktadır.”

    Necati Tosuner, hastalığı nedeniyle öğrenimine de geç başlamak zorunda kalır. “Evimizde bir kitaplık vardı ve heves bir yana, aylarca hiç kalkmadan sürekli yatmam gerektiği zamanlarda, okumak, vakit geçirmek için bir zorunluluk olurdu.” diyerek o zamanlarından söz eder.

    Necati Tosuner, şimdilerde İstanbul Bostancı’da yaşamını sürdürmektedir. Ve hala o güzel, ustalıklı eserlerini üretmektedir.

    Necati Tosuner’in yazarlıkla ilgili düşüncelerini dinleyelim:

    “Hepimiz aynı sözlük ve aynı dil kurallarıyla yaşıyoruz. Yazarın dili, onun özel dilidir. Yazar olmak anlatacak bir şey taşımaktır. Yazarın onu anlatacak bir dil kurması, anlatılanı farklı kılar. Değeri tek olmasıdır.”

    Ben de, herkesin içinde aslında bir yazarlık ruhunun bulunduğun, çünkü herkesin kendine özgü apayrı bir hikayesi olduğunu söylersem pek abartmış sayılmam öyle değil mi? 

    Yazarın Diğer Yazıları
    26 Kasım 2022 16:36
    21 Ocak 2023 15:02
    18 Temmuz 2022 19:51
    Yorumlar

    Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.