
Süleyman Güzel
Edebiyat dediğimiz o büyük evrende iki temel yol vardır: nazım ve mensur.
Biri ritmin dilidir, diğeri düşüncenin.
Biri kalbin nabzını heceye döker, diğeri aklın düzenini cümleye.
İkisi de insana bakar, ikisi de hakikati arar; fakat yürüdükleri yol, taşıdıkları ruh başkadır.
Nazım – Sözün Ritmi, Sesin İnşası
Nazım, şiirin özüdür.
Kelime yalnız anlam taşımaz; ses taşır, ritim taşır, nefes taşır.
Hece, aruz ya da serbest… şekli değişebilir.
Ama nazımda cümle değil, ahenk konuşur.
Şair kelimeyi seçmez; kelime şaire gelir.
Dize dize akar, şiir akar, kalpten vurur.
Nazım der ki:
“Seni anlatacağım, ama önce duygunu yakacağım.”
Bir şiir okursun; ölçüsü vardır, vurgusu vardır, kulağa müzik gibi gelir.
İşte o nazımdır – sesin terbiyesidir.
Mensur – Düz Yazının Omurgası
Mensur, düzyazıdır.
Duygu vardır ama ritim zorlamaz, ölçü gütmez.
Cümleler düzenlidir, anlam önce gelir, ses arkasından yürür.
Mensur, hakikati anlatır.
Hissiyatını süsler ama ateşe vermez.
Söz, aklın ciddiyetiyle ilerler.
Roman, hikâye, deneme, makale…
Hepsi mensurun çocuklarıdır.
Mensur der ki:
“Gel, birlikte düşünelim.”
Aralarındaki Sır
Nazımda kelime bazen gerçeği bırakır, ruha hizmet eder.
Mensurda kelime ruha uğrar, gerçeğe döner.
Nazım mısrada yaşar,
Mensur cümlede.
Nazım müziktir,
Mensur mimari.
Nazım ateştir,
Mensur toprak.
Nazım yakar,
Mensur anlatır.
Nazım hissi giydirir;
Mensur düşünceye ceket biçer.
Neden Bu Kadar Önemli?
Çünkü edebiyat sadece okumak değildir;
bir haldir, bir iklimdir, bir terbiyedir.
Nazım ruhu titreştirir,
Mensur zihni uyandırır.
Bir millet, şiirsiz hayalini,
mensursuz hafızasını kaybeder.
Bizim medeniyetimizde Yunus da vardır, Fuzuli de,
Yahya Kemal de vardır, Mehmet Akif de.
Biri kalbi terbiye eder, öteki aklı.
Edebiyatın gülü şiirdir,
ama kökü mensurdur.
Son söz:
Nazım duyguya ses verir,
Mensur düşünceye nefes.
Ve söz ancak her ikisiyle insan olur.
#süleymangüzel