…
#Okudum #Bitti
Pencereden eğilip sokağa baktı.
“Lily, devam etmeden önce sana söylemem gereken…”
“Öldüğünü biliyorum,”dedi.
Sigarasından hızlı bir nefes çekti ve dumanını odanın ortasına üfledi.
“Yani zaten öyle öğrendim. Televizyonda yardımlı intihar hakkında bir belgesel vardı, onun adı geçince annem bir anda sebepsiz yere çıldırdı, banyoya koştu ve Boksurat da arkasından gitti. Doğal olarak ben de dışarıdan dinledim. Annem tamamen şok olmuştu çünkü tekerlekli sandalyeye mahkûm olduğunu bile bilmiyormuş. Her şeyi duydum.”
“Yani Boksurat’ın gerçek babam olmadığını bilmiyor değildim. Ama annemin tek söylediği, gerçek babamın beni tanımak istemeyen bir pislik olduğuydu.”
“Will pislik değildi.”
Omuz silkti.
“Bana öyleymiş gibi geldi. Ama neyse, anneme soru sormaya kalktığımda kendini kaybediyordu ve onunla ilgili bilmem gereken her şeyi bildiğimi söylüyordu. Bir de Boksurat Francis bana Will Traynor’ın olacağından çok daha iyi bir baba olmuşmuş ve bu işin peşini bırakmalıymışım.”
Suyumdan bir yudum aldım. Bir bardak şarabı hiç bu kadar arzulamamıştım.
“Sen ne yaptın, peki?”
Sigarasından bir nefes daha çekti.
“Tabii ki adını Google’a yazdım. Ve seni buldum.”
Bana anlattıklarını sindirebilmem için yalnız kalmam gerekiyordu. Bu çok büyük bir şeydi. Salonumda dolaşan, çevresindeki havayı karıştıran bu dik kafalı kızla ne yapacağımı bilmiyordum.
“Yani sana benimle ilgili hiçbir şey söylemedi mi?”
“Gözümü ayakkabılarına dikmiştim: Londra sokaklarını fazlasıyla arşınlamaktan aşınmış gibi görünen babetler. Bir şeyin içine çekildiğimi hissediyordum.”
“Kaç yaşındasın Lily?”
“On altı. En azından ona benziyor muyum? Google görsellerinde bir resmini gördüm ama belki sende bir fotoğrafı vardır diye düşünüyordum.”