L.N. TOLSTOY’UN KREUTZER SONAT ADLI KİTABI ÜZERİNE NOTLAR
Serhan POYRAZ
…
Siz onu asık suratlı, sinirli, insanlardan kaçan, hatta hınç dolu biri zannediyorsunuz belki; ama aslında o, ateşli bir ruhla, duygulu bir yaradılışla dünyaya gelmiş, etrafındakilerle samimi ve sıkı ilişkiler kurmak üzere yaratılmış biriydi.
Genç yaşta, 1794 yılında, henüz yirmi dört yaşındayken bir köşeye çekilmek, hayatını yalnızlık, sessizlik içinde geçirmek zorunda kalmıştı. Çünkü işitme problemleri yaşamaya başlamıştı. Oysa ki, müziğe tutkundu, daha yedi yaşındayken ilk açık hava konserini verip, ünlü besteci Joseph Haydn’ın yanında yetişecek, Wolfgang Amadeus Mozart hayranı, doğanın seslerini duyabilen özel bir yetenek, gelmiş geçmiş en önemli bestecilerden biri olacaktı.
Tek başına yaşamak zorundaydı. Kimse bilmemeliydi onun sağır olduğunu, o büyük bir besteci ve müzisyen olacaktı. İnsan canlısı biriyken, bir ihtiyacın baskısı olmadıkça, çekildiği kuytu köşeden dışarı çıkmıyor, hayatını bir mahkum gibi yalnızlık içinde geçiriyordu. Tesadüfen kalabalık arasına düştüğünde, sağır olduğunun açığa çıkacağı korkusuyla adeta tükeniyordu. Hem işitme problemi nedeniyle, hem de yalnızlık içinde yaşadığından diğer yandan da insanlardan kaçmasının içinde yaşadığı toplum tarafından kötüye yorumlandığını görmekten dolayı acı çekiyordu.
Altı, yedi yıl geçmiş, 1801 yılına gelinmişti ama işitme rahatsızlığı sürekli kötüye gidiyordu. Başkalarının işittikleri sesleri her geçen gün daha az duyuyordu. Bu, öldürücü bir üzüntü, cesaret kırıcı bir umutsuzluktu onun için… Giderek derin bir karamsarlığa gömüldü. Bir ara, canına kıymayı düşündü ancak onu ölüm uçurumuna yuvarlanmaktan sanat aşkı kurtardı. Tanrı tarafından ona bahşedilen müzisyenlik görevini tam olarak yerine getirmeden bu dünyadan ayrılmayı kabul etmek istemiyordu ve etmeyecekti de…
O, Ludwig van Beethoven’dı..
O halde bir şeyler yapmalıydı…