Çırılçıplak biçareler, her kimseniz,
Bu acımasız fırtınanın sellerine göğüs gerenler,
Başlarınızı sokacak bir damınız olmadan,
Bir deri bir kemik kalmış bedenlerinizle,
Lime lime olmuş paçavra giysilerinizle,
Nasıl koruyabiliyorsunuz kendinizi böyle havalardan?
William Shakespeare’in “Richard 3”, “Macbeth” eserlrinden sonra “Kral Lear” kitabını okumaya karar verdim. Eğer Richard 3 ve Macbeth taht tac elde ederek yükselmek peşinde koşan zamanlarının kahramanlarıysa, Kral Lear kızlarını çok seven bir babadır. William Shakespeare’in bu eserinde ebeveynler ile evladlar arasındakı ilişki yazarın esas mevzusudur. Kral Lear topraklarını kızları arasında paylaşmaya karar vermiş, ama önce onların kendisine olan sevgilerini imtihan eder. Kral Lear’in büyük kızı Coneril, ortanca kızı Regan babalarına aşklarını süslü sözlerle ifade ederler ama küçük kızı Cordelia babasına olan aşkını hiç bir sözle ifade edemediğini söyler. Kral Lear Cordelia’nı evlatlıktan reddeder onun toprak payını diğer kızlarının arasında bölüştürür.
Kitapda ikinci hikayede Gloucester Kontu’nun gayri meşru oğlu Edmund ve Kont’un diğer oğlu Edgar arasında yaşanır. Gloucester’in evlilik dışı oğlu Edmund sahte mektuplar ve uydurduğu yalanlarla kardeşi Edgarı babasına kötüler. Edgar babasının infaz kararından yayınmak için dilenci kılığıyla gizlenmek zorunda kalır. Kitapda her iki ebeveyn evlatlarının gerçek aşklarının farkında değiller, o zaman Kral Lear ve Gloucester Kontu güvendikleri ile imtihan oldukları zaman bunun ötesinden gele bilecekler mi.
William Shakespeare’in “Kral Lear” eserini daha çok sevdim. Hayatta en çok önem taşıyan insan’nın güvenlik duygularıdır. Kral Lear gibi hayatta güvenimiz sarsılmasın, bunu kendimden çok iyi biliyorum bir kez güven kırıldısa bir daha asla hiç kese inanmaz olur insan. Eh hayatta, dünyada o kadar Kral Learler ve Gloucesterler var ki…