Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Açık
32°C
İstanbul
32°C
Açık
Salı Açık
32°C
Çarşamba Açık
33°C
Perşembe Açık
33°C
Cuma Parçalı Bulutlu
33°C

İşçilikten Ustalığa Akan Bir Kalem Olan Şair Rona Aslan

İşçilikten Ustalığa Akan Bir Kalem Olan Şair Rona Aslan
A+
A-

Ediz Servan Erdinç: “Merhaba Rona Aslan Hanım, ilk önce benimle söyleşi yapma ricamı kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Efendim, izniniz nezdinde sizi kısaca tanıyabilir miyiz?”

Rona Aslan: “İnceliğiniz için ben teşekkür ederim. Diyarbakır’da doğdum. İstanbul’da büyüdüm. Şiire olan ilgim ailemin edebiyata duyduğu derin tutkunun bende uyandırdığı merakla başladı.”

Ediz Servan Erdinç: “Kurucusu olduğum Derin dergiye yolladığınız ‘Rüzgâr’ adlı şiirizde ve Düşünce dergisinde yer alan ‘Kaybolmak’ adlı şiirinizde biçim olarak sade bir dil fakat içerik olarak çok derin anlatımlar gördüm, bu beni bir okuyucu olarak heyecanlandırdı, ‘Dalgın’ adlı şiir kitabınızı sipariş ettim, aynı lezzeti kitabınızdaki şiirlerinizden de aldım, bu şekilde yazmayı bilinçli olarak mı seçiyorsunuz yoksa ilham meleği size böyle mi yazdırıyor? Şiirleriniz üzerinde çalışma hissini verdiniz, sizde kuyumcu titizliğiyle işçilik ve işçilikten ustalığa akan bir şairlik gördüm, bunlar hakkında neler söylemek istersiniz efendim?”

Rona Aslan: “Mallarme, “Şiir düşüncelerle değil, kelimelerle yazılır,” diyordu. Ben de bu düşünceye yakın hissediyorum kendimi. Çünkü bazen tek bir kelimenin şiirdeki armonisi ve semantik derinliği beni günlerce düşündürüyor. Hatta bir kelimenin dört dildeki fonetiğine ve etimolojisine baktığım oluyor. Şiirlerime, bir ağacın can suyunu tüm yapraklarına incelikle dağıtması gibi özenle yaklaşıyorum diyebilirim.

Ediz Servan Erdinç: “Ödül almış kitap dosyaları ve tek şiir üzerinden düzenlenen şiir yarışmaları hakkında ne düşünüyorsunuz? Siz de ödüller aldınız, tüm içtenliğimle tebrik ederim, sizce ödüllerin şaire – yazara katkısı var mı, yazan kişiyi daha iyi yazmaya teşvik ediyor mu, siz bunun manevi faydasını gördünüz mü efendim?”

Rona Aslan: “Ödül, çoğu zaman bir kitabın kapağını ön plana çıkarır; oysa asıl mesele, içeriktir ve bu çok daha derin bir mevzudur. Elbette edebiyatın duayen isimleri, teknik açıdan güçlü ve özgün bir ses taşıyan dosyaları değerlendirip ödüle layık görebilir bu bambaşka bir durumdur. Ancak ruhun derinliklerinden damıtılarak yazılmış eserler, ödül almasalar da er ya da geç kendi okuyucusunu bulurlar.”

Ediz Servan Erdinç: “Dergiler hakkında ne düşünüyorsunuz, sizce siz şairlere – yazarlara ve edebiyata katkısı var mı efendim?”

Rona Aslan: “Dergiler, genç şairlerin bilinme ve anlaşılma çağrılarına yolu uzun sürecek bir kapı aralıyorlar.”

Ediz Servan Erdinç: “Sayın Aslan, “Sık sık ‘Şiir okunmuyor, şiir bitti’ gibi sözler duyuyoruz çevreden. Sizce bunların aslı nedir?”

Rona Aslan: “Ben dünyanın son gününde bile şiirin okunacağına inananlardanım. Ama hangi şiirin? Elbette insan olmanın kadim sesini taşıyan. Geleceğe kalan şiirin, ezoterik-batıni bir kaynaktan beslendiğini düşünüyorum. Mezopotamya, insan sembolizmasına dair yazılı literatürün doğduğu ilk yerdir. Çok eskiye, dört bin yıl önceye bile gitsek, orada şiir; rahip sınıfının, kral ailesinin ve gök bilimcilerinin nüfuz alanındaydı. Bu bağlamda, ezoterik anlamlar taşıyan, ruhtan damıtılmış şiir, küçük bir azınlığın, toplumun seçkin,sezgili,arayan sınıfının kitaplığında yer edinecek gibi görünüyor. Her çağda bu böyle oldu.”

Ediz Servan Erdinç: “Dalgın, adının da önerdiği gibi okuyucunun zihnindeki çatlaklarından derindeki boşluklarına sızıyor. Bireysel ve toplumsal hep iç içe. Siz bireysel/toplumsal arasındaki etkileşimi nasıl tanımlıyorsunuz, şiirlerinizde okuyucunun ilişki kuracağı ortak paydalar kendiliğinden mi ortaya çıkıyor?

Rona Aslan: “Yaşamda hiçbir şey tek başına var olmaz; her şey, görünür ya da görünmez biçimde, birbiriyle etkileşim içindedir. Bir eserin dönüştürücü gücü de dokunduğu katmanların çokluğundan, yankılandığı alanların genişliğinden doğar. Bu bağlamda bireysel olanın toplumsal olana, beşerî olanın ilahî olana dönüşmesi kaçınılmazdır. Tıpkı ezoterik olanın, zamanla egzoterik olana evrilmesi gibi… Bu, varoluşun sessiz ama şaşmaz yasalarındandır.

Ediz Servan Erdinç: “Efendim, sizce şiir nedir, ne demektir?”

Rona Aslan “Şiir, duyarlılık geliştirme sanatıdır.”

Ediz Servan Erdinç: “İlk kitabınızın ismi imgeli ve üç kelimeden oluşuyor fakat sonra sizin şiirlerinizin isimlerinin tek kelimeden oluştuğunu gördük. Dalgın, rüya, kuyu ve diğer şiirlerinizin isimlerini bilerek mi böyle yaptınız yoksa durum mu böyle gelişti efendim?”

Rona Aslan : “Şiir yaşama dair gerçek izler taşıdığında canlanmaya başlıyor. Edebî esere nefes veren şey yaşamın merkezinde bulunan canlılık özelliğidir. Varoluşun sesi, esere nüfuz ettiğinde insanın yeryüzündeki sanatı duyulur hâle gelir. İlk eserimde, Batı şiirinin etkisi oldukça yoğundu. Orada konuşan ben değildim; oradaki ses, eski Grek kültüründen beslenmiş,sembolik,gnostik ve düalist Batılı şairlerin etkisiyle oluşmuştu. Uzun zamandır eserimin aksini, ruhumun sularında göremiyorum. Bu yüzden biyografime ilk eserimi almıyorum. Tek kelimeden oluşan şiir başlıklarını derinlikli sadeliğe verdiğim önemden ötürü seçtim. “

Ediz Servan Erdinç: “Dalgın, adlı kitabınızda “Dede” kelimesi kendini çok yerde güçlü bir şekilde gösteriyor. Yaşar Kemal de ninesinden dinlediği masallardan esinlenerek İnce Memed adlı güçlü yapıtını yazdı, siz de dedenizden mi esinlendiniz ve geçmişten beslendiğinizi söyleyebilir miyiz efendim?”

Rona Aslan: “Ben dedemle büyüdüm. O bir mollaydı; Tanrı’ya olan inancını sözcüklerle değil, suskunlukla yaşardı. Sessizliğinde bir tür secde hâli vardı. İnsanlarla pek konuşmazdı ama bana gönlünün kapısını açardı. Onunla yaptığımız uzun sohbetler, zamanın akışını unutturan bir derinlik taşırdı. Anlattıklarında öyle bir cezbe, öyle bir şevk vardı ki… Bir kıssayı belki yüz kez dinlerdim, fakat her seferinde sanki ilk kez duyuyormuşum gibi büyülenirdim. Sözlerinde belagat, yüzünde manevi dirilik olurdu. Allah ondan razı olsun. Onun dizinin dibinde geçen o sade ama sarsıcı tedrisat, yaşama bakışımı değiştirdi.”

Ediz Servan Erdinç: “Ustam dediğiniz, örnek aldığınız şairler var mı efendim?”

Rona Aslan: “Ustam dediğim şairler, Doğuda Mevlana Celaleddin-i Rumi’dir. Batıda, Rilke ve Pablo Neruda’dır.”

Ediz Servan Erdinç: “Şiir yazan 15, 18, 20 yaşındaki genç kardeşlerimize iki üç tavsiye vermek ister misiniz efendim?”

Rona Aslan: “Şiir yazan kardeşlerimize tavsiyem Tanrı, “Oku”  dedi, “Yaz” demedi, olabilir. Lakin hassas kalpleri müşkül bir hâle düşüp artık dünyayı kaldıramayacak vaziyete geldiğinde, kalem onların en yakın arkadaşı olacaktır.”

Ediz Servan Erdinç: “Her şairin “Benim şehrim -kentim” dediği bir şehri, kenti vardır, sizin de şairliğinizde çok öneme sahip olan şehir yahut şehirleriniz var mı efendim?”

Rona Aslan: “Benim şehrim öncelikle doğduğum kenttir. Sarsılmaz bağlarla bağlıyım yurduma ve elbette sonra yalnızlığın, kaçışın, umudun başkenti İstanbul.”

Ediz Servan Erdinç: “Benimle söyleşi yapıp kıymetli vaktinizi ayırdığınız için çok teşekkür ederim, son olarak neler söylemek istersiniz efendim?”

Rona Aslan: “Sizin edebiyata olan tutkunuzu takdir ediyorum ve  gönlünüzün aydınlığının yaşamınıza tesir etmesini diliyorum. Teşekkür ederim.”

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.