DEPREM VİRÜSÜ
Ramazan Yılmaz
…
Yeryüzünde milyonlarca insanın en büyük ideali ‘bir evim olsun’ dur. Bundan büyük ideal yok. Arabam olsun, uçağım olsun ‘evim olsun’ dan sonra gelir.
Yemin ederim, hiç evim olsun istemedim çünkü kirasını ödediğim her ev benimdi. Her taşındığım evde yeni komşular, yeni yüzler, yeni arkadaşlıklar. Örf ve adetleri bize benzemez her şeyi renkli olan mekan ve şehirlerde 30 yıl kiracı olduk.
Bilmiyorum yazar olarak gözlemci olduğumdan mı çok hoş bir hayatım oldu ama hanımım bir evimiz bir arabamız olsun diye Allah’a kurban vaat etti. Vakit geldi, ev satın almak için çıktık yola.
Bir değil; beş değil; iki yüz elli beş emlakçı dolaştık Mersin’de. Eşimin beğendiğini ben, benim beğendiğimi eşim beğenmedi. İkimizin birlikte beğendiğini kızımız beğenmedi. Hepimizin ortak beğendiğini bütçemiz onaylamadı.
Tamam bu en güzeli dedik hepimiz beğendik bütçeden de onay geldi, o da depreme dayanıklılık muayenesini geçemedi. Mühendis raporu pozitif çıktı. Duvarlarında kolonlarında deprem virüsü vardı. Bunun gibi iki üç kere hem mühendise para verdim hem de caydığım için kapora yandı.
“Binanız depreme dayanıklı değil de onun için cayıyorum ver kaporayı.” de de gör, adam vurur seni. Öyle bir milletiz biz.
Neyse, arayan Mevla’sını da bulur. Şükür bir dairemiz oldu, beş katlı bloğun numune dairesiymiş. Depremde herkes sokağa sağılırken ben elimde kumanda sallana sallana, televizyon kanallarinda son dakika haberlerini izliyorum. Darısı başınıza. Görsel dairemizin bulunduğu siteden.