Ellerimiz gibi düşünmüşüz çıkan değil de inen yaylalara tırmanmayı incir ballarının ardılı eşsiz bilgeliklerle ay’ın bedirinde hurmalanan zeytinleri ve ormanı bizcileyin deliye çeviren iğde güllerini *** dumanı tütmeyen ürgüp’le susmuşuz gökbel’in yosunuyla bezenen köylerde çavlanımız olduğundan sevi’nin suyu içi dışı yır olan kimsesiz yağmurlar açardı kulakları çınlayan yolu *** ne...
Bazen toplumlar karanlığa doğru ilerlediği zaman sanatın da bundan nasibini aldığı düşüncesi doğru mudur? Kötülük ve ahlaksızlık her yanı sardığında bile buna rağmen sanat var olabilir mi? Toplum,düşünce ve üretim gibi daha birçok konuda varlığını bir araya toplamaktadır.Çetin virajlardan geçen kitleler, bireyselliği yok saydığı zaman sanatçıdan bir şey beklemesi...
Bin bir yalan ile uyutuyorsun,Akılsız başları avutuyorsun,Halkı birbirinden sovutuyorsun,Kazların tüyünü yoluyorsun sen. Yalanı kendine etmişsin yoldaş,Hırsızlar seninle iyi arkadaş,Fakir sofrasında bulamazken aş,Ekmeği sofradan çalıyorsun sen. Umut ekiyorsun,kupkuru umut,Ne mercimek kaldı,ne biraz nohut,Yurdumuzu sardı,bir kısım haydut,İçimize korku,salıyorsun sen. Biri bin ederek anlat yiyen var,Eşi yok bulunmaz,lider diyen var,Biçtiğin her sırtı alıp...
UMARIM BİR GÜN ‘OTANTİK(GERÇEK-DOĞRU-GÜVENİLİR-ÖZGÜN) SEVGİ’NİN NE OLDUĞUNU BİLMEYEN HIRSLI KADINLAR VE ERKEKLER YANLIŞLARINI GÖRÜR VE DÖNERLER! YİNE UMARIM ‘SORUNSAL-SAKINCALI’ OLAN ŞU ‘SAVAŞ-MÜCADELE-REKABET(-YARIŞ)’TEN VAZGEÇEREK ‘OBJEKTİF & OTANTİK’ OLARAK ‘EN ZOR VE EN ACI VERİCİ’ OLSA DA ‘KENDİLERİYLE YÜZLEŞME-HESAPLAŞMA’YA CESARET EDERLER! DEĞİLSE ZATEN DÜNYA İNSANLIĞI ‘HIRS-SAVAŞ-MÜCADELE-REKABET’ ZİHNİYETLİ KÖTÜCÜL; KARANLIĞIN KALLEŞ BEKÇİLERİNİN EGEMENLİĞİ...
Karanlık hayatıma girdin ışık gibi, İsterim her günüm geçsin bunun gibi, İnandırdın her sözüne günden güne, Gitmeye başladı hayatım seninle birlikte, Kim bilirdi bu kısa sürecek, ışık tekrar sönecek, İnandığım her şey yerle bir olacak, Hayatım tekrar yalnızlığa mahkum kalacak, Düşünemedim ihanet bu denli can yakacak, Bu nasıl sevda bilinmez,...
Dağdaki evimizin ak toprakla sıvanmış badanasız duvarlarında hemen hiç süs eşyası yoktu. Yerlerde farelerin kemirmesi muhtemel pek çok eşya, taş duvara çakılan çivilerde asılmıştı. Bu nedenle zaten pek boş duvar da yoktu. Ancak kıble yünündeki duvarda tablo ebatlarında güzel bir ayna asılıydı. Yansıttığı görüntüler değişkenlik ve hareket gösteren bu güzel...