PEŞİMDE Peşimde hayallerimin belli belirsiz gölgesi Ay şavkında loş değil, bozuluyor dengesi Umutlar bir bir soluyor, susuz çiçekler misali Dökülen her bir yaprak , işte o anın belgesi İçimde sessiz sedasız deli bir rüzgar, hafiften Fırtınalar kopar mı bilmem, áfáki bir de keyiften Bulanık bir sis bulutu ile gözler görmez...
Senin yerin kuzeyin hüzün kalbi Güneşin arka yüzü vurur ötelerine Karanlıklar çatlar kıskançlığından Er yada geç köpürür kuzey yanın Güney yanına atılan kulaçlardan Seni anlatıyorum kendime şehri Sinop Baharda geçecek Köylerinde yeşillikler sararacak Ve bir çocuk gözünde yaş akacak Bahçede beli bükük ölmüş analar Alın teri toprağa düşen yiğit babalar...
“Hayatın her türlü hali var. Hayatın bir de bam teli var. Hayatta tepki gösterdiğiniz, olmasını istediğiniz veya hiç olmasaydı dediğiniz her türlü konu için artık ‘Yeter!’ noktanıza dayandıysa ‘Bam telinize’ dokunmuş demektir. Okuyacağınız satırlar hayatın içinden dışından ya da hayatın ta kendisinden rol alınarak yazılmıştır. Bir yazarı hayat, insanlar ve...
.. Soğumadı hiç !, Gönlümüzün namlusu,, Kalleşliği imha ettikce.. Üşüdü duygular Fırtınaların/ boranların mevsiminde.. Susmadı feryadı dilin,, Arsızlar hayatımızla rulet oynadıkça.. Sersefil hayalleri kendine göre Çizmeye çalışanlar,, Ne zaman susacak şu asi gönlünüz..? Öyle susamışız ki şu doğruluğun Bir damla suyuna.. Çatlamış hararetinden gönüllerimiz Adanmışlığın deryasında.. Varlığı pert olmuş insanlık,,...
Köylü teyze bahçesinden topladığı ıspanak, marul, maydanoz, roka, dereotu gibi pek çok yeşilliği bir güzel yıkayıp demetler halinde küçük paket lastikleriyle bağlayıp tezgâhının üzerine dizmişti. Ayağında kara lastik ayakkabısı, evde dikilmiş şalvarı, başörtüsünün üzerine tünettiği siperlikli boyacı şapkasıyla gelip geçenlere ümitsizce sesleniyordu. Ispanak var, marul var, maydanoz var! Sabahleyin tezgâhını...